8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadınların özgür olduğu bir ülkenin hikayesini dinlemek için, Ankara’daki Küba Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne konuk olduk.
Devrimde ve devrimin korunması için verilen mücadelede yer alan Kübalı kadınların durumunu, Konsolos Mayvet González Fernández soL için anlattı.
Öncelikle 8 Mart’ınız kutlu olsun sevgili Mayvet. soL okurları için kendinizi tanıtabilir misiniz?
20 yıldır Küba Dışişleri Bakanlığı’nda çalışıyorum. 1996’dan 2001’e dek Yunanistan’da, sonrasında Avusturya’da ve 2010’da tekrar Yunanistan’da görev yaptım. 2016 Ocak’ından beri Türkiye’deyim. Yurtdışı görevleri dışında Küba’da Havana’da Dışişleri Bakanlığı bünyesindeydim. Ayrıca üniversitede okurken, 1991 yılında, Gençlik Bilişim Merkezi’nde çalışıyordum. Bu merkezler Fidel’in çabasıyla açılmıştı ve her yaş kuşağının bilgisayara, teknolojik gelişmelere aşina olmasını hedefliyordu. Onun dışında Havanalıyım ve 14 yaşında bir oğlum var.
Türkiyeli kadınlar olarak 8 Mart bizim için bir kutlama gününden ziyade mücadele günü. 8 Mart 70’li yıllardan sonra kadınlarına sorunlarına dair düzen içi taleplerin dillendirildiği, belki patronlarının kadın işçilere çiçek sunduğu bir güne dönüştürülmeye çalışılıyor. Sosyalizmi yaşayan Küba’da 8 Mart nasıl bir gün, nasıl geçer?
Öncelikle devrimimizin lideri Fidel’in, bu devrim ezilenlerin ezilenler için yaptığı bir devrimdir sözünü hatırlatalım. Toplumun en çok ezilen kesimini de o dönem kadınların oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bunun üzerine devrimin devraldığı toplumda en çok ezilen kesim kadınlar olduğu için, 23 Ağustos 1960 tarihinde Küba Kadın Federasyonu (FMC) kuruldu. Kurucusu Vilma Espin 2007 yılında yaşama veda edene dek, başkanlığını da yürüttü. Fiilen dağlarda gerilla savaşı vermiş bir isim Vilma, hatta Raul’la burada tanıştılar ve buradan bir de aşk doğuyor.
8 Mart Küba’da bir bayram günü gibi kutlanır. Genellikle Küba’da erkekler kadınlara hep iltifatta bulunur, bu bir gelenek gibidir. O günün farklı bir anlamı vardır, örneğin işyerlerinde kapıda kadın iş arkadaşlarını çiçekler, kartpostal ve müzikle karşılarlar. Gün içinde kahve ikram ederler, neşeli, gösterişli bir öğle yemeği hazırlarlar ve tüm gün onlar hizmet ederler. Her işyerinde bir toplantı olur ve Küba’daki mücadelenin parçası olmuş kadınların anıldığı, tarihimizin kazanımlarının anlatıldığı sunumlar yapılır.
8 Mart’ta işyerinde erkekler hizmet eder dediniz. Normalde aksi gibi midir?
Genellikle Küba’da ev işleri konusunda sorumluluk paylaşımı vardır. Bu Kübalı kadınların en önemli mücadele başlıklarından biriydi. Gündelik yaşamı değiştirmek, erkeğin kadına yardım etmesi değildi bizim için, sorumluluğun eşit paylaşılmasıydı. Kadın da erkek de dışarıda çalışır, genellikle saat 6 gibi eve gelirler ve kim önce gelirse o yemek yapar. Hafta sonu temizlikleri ise yine işbirliği içinde yapılır. Çocuğun eğitimiyle ilgilenmek de birlikte üstlenilen sorumluluklardan biridir. Bunlar yalnızca annenin ya da yalnızca babanın sorumluluğu değildir. Ama toplumumuzda hala maço kültürün izleri var. Beşyüz yıllık bir mirastan söz ediyoruz. Küba’da devrimden önce kadınların yeri evdi, bu değişti, kadın dışarıdaki istihdamın eşit parçası oldu ve içerideki sorumluluklar da değişmiş oldu. Yakın zamana kadar bir çift çocuk sahibi olduğunda doğum izni sadece kadına hastı, 4 yıl önce çıkan bir yasayla bu izin ebeveyn izni oldu. Baba ya da anne bu izni kullanabiliyor. Yine 1 ay önce çıkan bir yasayla da, doğum iznini büyükanne veya büyükbabanın da kullanabilmesi sağlandı.
‘OĞLUM BİR İŞE ‘KADIN İŞİ’ DEDİĞİNDE UYARIRIM’
Küba Kadın Federasyonu’nun örgütlenmesi mahalleden ulusal düzeye dek, çok basamaklı. Bu teşkilatlanmada en önemli kurumlardan biri de Kadın ve Aile Oryantasyon Merkezleri. Bunlar her mahallede bulunur. 14 yaşını dolduran tüm Kübalı kadınlar bu örgütlenmeye dahil olabilirler. Tüm Kübalı kadınların yüzde 90’ı FMC üyesidir. Gençlik örgütlenmelerinde de kadınlar öndedir. Örneğin şu anda ortaöğretim ve üniversite öğrencileri federasyonu başkanları da kadın.
Tabi, çocukluktan itibaren zihniyet değişikliğini de sağlamak gerekir. Oğlum bazen bir işi yapmak istemeyip bu kadın işi dediğinde, sertçe uyarırım. Ama sözden çok göstermek önemli, bu konuda örnek olmaya çalışırız.
Dolayısıyla 8 Mart bizim için süren bir mücadelenin arasında, bir kutlama durağıdır. Hala mücadele ediyoruz, 8 Martlar’da ise kutlamalar yapıyoruz.
1959’a giden sürece dönersek, Küba devriminde kadınların rolü neydi?
Devrimden önce kadının toplumdaki rolü çok marjinaldi. Çalışma yaşamında neredeyse yoklardı ama bu mücadele etmiyorlardı anlamına gelmiyordu. Jose Marti Yurttaşlar Birliği’nde örneğin, çok sayıda kadın vardı. 26 Temmuz Hareketi’nde kadınların rolü büyüktü. O dönemde kadınlara politik tercihleri olmaz gözüyle bakılıyor ve kadınlardan şüphelenilmiyordu bile. Polis bir kadını ya da bir çifti gördüğünde onu pek durdurmazdı. Kadınlar da bunu kendi lehlerine çevirdiler. Kabarık elbiselerinin içine bildiri de silah da dahil pek çok şeyi sakladılar. Evlerdeki kadınlar da buna katıldılar, gerillaların kıyafetlerini, kolluklarını kadınlar dikti. Gerilla mücadelesinde dağlarda savaşmanın yanı sıra, gizli mesajların taşınmasını da kadınlar yaptı. Kadınlardan oluşan bir birlik de vardı. Mariana Grajales Coello’nun adı verildi bu birliğe. Fidel’in sağ kolu Celia Sánchez’di. Hem savaş sırasında hem de devrimden sonra pek çok kararı birlikte aldılar.
Yine Haydée Santamaría esir düştüğünde, kardeşini öldürmekle kendisini tehdit edenlere “Kardeşim gözünü çıkarmanıza rağmen direnmeye devam etmiş, siz benim konuşacağı mı zannediyorsunuz” cevabını vermiştir. Kübalı kadınları korkutmayı hiç beceremediler, devrimden sonra da bu mücadele devam etti.
‘ULUSAL MECLİS’İN YÜZDE 48’İ KADIN’
Küba’da kadınlar, kapitalizmde kadınların karşılaştığı tüm eşitsizlik ve adaletsizliklerden kurtarıldı mı? Devrimle birlikte nasıl adımlar atıldı?
1 Ocak 1959’dan itibaren çok hızlı şekilde, kapitalizmin yarattığı eşitsizliklerden kurtulmaya dönük adımlar atılmaya başlandı. Kadınların maruz kaldığı eşitsizlikler de bunun çok önemli bir parçasıydı. En önemli mücadelelerden biri okur yazarlık kampanyasıydı. Seferberliğe katılan 13-14 yaşında kız çocukları bile vardı. Ayrıca, Kübalı kadın eğitimci Leonela Relys’in 2000’li yıllarda geliştiği “Evet yapabilirim” programı bütün dünyada milyonlarca insanın okuma yazma öğrenmesini sağladı.
Küba nüfusunun yüzde 55’ini, iş gücünün ise yüzde 48’ini kadınlar oluşturuyor. FMC’nin 4 milyon üyesi var. Yetişkin kadınların yüzde 80’i nitelik gerektiren işleri yapan emekçiler. Yüksekokul ve üniversite bitirmiş kişiler. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yüzde 60’ı kadın. Ulusal Meclis’teki milletvekillerinin yüzde 48’i kadın. Bu bakımdan dünyada dördüncü sırada yer alıyoruz. Devlet Konseyi üyelerinin yüzde 42’si, Küba Komünist Partisi Siyasi Büro’sunun ise yüzde 28’i kadın.
Ülkemiz kadınların kurtuluşu konusunda bölgede de hep öncü oldu. Örneğin 1965 yılında Küba, kadını kendi bedeni konusunda karar verme yetkisi olan tek kişi ilan etti. Bu konuda Latin Amerika’da ilk ülke oldu.
Türkiye’de fiili olarak kürtaj hakkı yok. Evlilik durumunda da erkeğin onayı alınmak durumunda…
Doğum kontrolü konusunda bilinç çok yüksek Küba’da. İstenmeyen gebelik durumunda da kadın kimseye sormak zorunda değil. Erkeğe sorulmaz. Elbette tercih edilen şey bir uzlaşma olabilir. Ama kadın erkeğin onayını almak zorunda değildir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) imzalayan ilk ülke Küba olmuştur.
Küba Kadın Federasyonu, bu dönem hangi mücadele başlıklarını gündeme alıyor?
Günümüzde Kübalı kadınların mücadelesi sürüyor, sadece kadın hakları ile ilgilenen bir yapı değil FMC. Ülke gündemi neyse, onunla da ilgilenir. Eşitlik kültürünün ve toplumsal yaşama eşit katılımın artırılması için çalışıyoruz. İlk günkü gibi örgütlü kalmak, bunu yalnızca ulusal düzeyde değil mahallelerden başlayarak gerçek kılmak hedeflerimizden biri.
Ev işlerinin sorumluluğunun eşit paylaşımı da hala gündemimiz, daha da iyileştirilmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Gençlerin sürmekte olan devrimimiz için daha çok rol almasını sağlamaya çalışmak da diğer görevimiz. Yeni kuşakların kazanılması için, sosyalizmin kapitalizmden neden daha iyi bir sistem olduğunun anlaşılması için uğraşıyoruz.
Ayrıca Küba Komünist Partisi’nin 7. Kongresi’nde 2030 senesi için sürdürülebilir gelişme programı çıkarıldı. Bunun 5. maddesi kadınları ve kız çocuklarını güçlendirmeyi, cinsiyet eşitliğini kuvvetlendirmeyi kapsıyor.
‘BİZİM ÖRGÜTÜMÜZ’
Peki sosyalizmin kendisi eşitlikçi bir düzen ise Küba Kadın Federasyonu’na neden ihtiyaç var?
Dediğimiz gibi, çok yol kat ettiysek de geçmiş toplum yapısının kalıntıları var. Öte yandan devamlı mücadele etmeliyiz ki kazanımlarımızı kaybetmeyelim, var olanı korumak da önemli. Ayrıca kadınların “bizim örgütümüz” diyecekleri bir örgüte sahip olmalarını da gerekli görüyoruz. Burada Küba’nın tüm gündemlerini, kadınların gözüyle, bize özgü kavrayış yetenekleri ve hassasiyetleriyle de tartışıyoruz. Her ne kadar sosyalizmimize güvensek de, böyle bir örgüte halen ihtiyacımız var. Vilma’nın bir sözüyle bu soruya yanıt vereyim; “Sosyalizm Kübalı kadınlar için özgürlük, bağımsızlık, egemenlik, onur, toplumsal adalet, çocuklarımızın yetişmesi ve gelişmesinin güvence altına alınması, eşitlik hakkı, yaşam hakkı ve kendi kaderini tayin hakkı, hayal edilen gelecek için mücadele etme ve onu tüm gücümüzle savunma hakkıdır.
Kübalı kadınların gücü örgütlülüklerinden mi geliyor peki? Böyle diyebilir miyiz?
Biz Küba’da “birlikten kuvvet doğar” deriz. Sadece güçlü olmak da değil, daha doğru düşünebilmek, birlikte akıl edebilmek için de bu gerekiyor. Türkiyeli kadınların da mücadele ediyor olması çok önemli, sizden duyduklarım nedeniyle çok mutluyum.
Bizler, doğuştan bir insan hakkı olarak sahip olduğumuz ama elimizden alınan haklarımız için mücadele ediyoruz.
Ve son olarak şunu söylemek isteriz, kapılarımız size her zaman açık, tekrar bekleriz.