Arjantin’de sağcı hükümet, ABD bankalarına borcunu ödemek üzere bilim bütçesini yarıya düşürünce, ülkede bilim emekçileri ayağa kalktı. Bini aşkın miting düzenlenirken, 19 Aralık’ta başkent Buenos Aires’teki Bilim Bakanlığı’nın 200 genç bilim insanı tarafından işgal edilmesi karşısında hükümet geri adım attı.
Arjantinli bilim emekçilerinin, hükümetin bilim bütçesini yarıya kesme kararı karşısında 19 Aralık 2016 Bilim Bakanlığı işgaline varan hikayesinin, 15 yıllık bir arkaplanı var.
2001 yılında Arjantin, ekonomiyi %28 daraltan, halkın yüzde 50’ini fakirlik sınırının altına iten bir krize girmişti. Bu süreçte ABD bankalarının “akbaba fonu” denilen yüksek riskli yatırım fonlarına muazzam miktarlarda borçlanmıştı. Sonuçta hükümet, borçlarını ödemeyeceğini ilan etti. Bu arada 2001 ekonomik krizi Arjantin’in bilim camiasını da etkilemiş ve yoğun bir beyin göçünü tetiklemişti.
2001 ekonomik krizinin ardından ülke önce IMF güdümüne girdi. 2003 yılında başkan seçilen Nestor Kirchner’in sosyal demokrat ve sosyal liberalizm karışımı ‘kirchnerism’ uygulamalarıysa, bir miktar ekonomik toparlanma sağladı.
BİLİM BAKANLIĞI
2007 yılında Arjantin’nin ilk kadın başkanı olan Christina Fernández de Kirchner, “bilimin siyasi gündemin parçası olduğu” şiarıyla bilim camiası için önemli bir adım attı. Kirchner, Bilim, Teknoloji ve Üretken Yenilik Bakanlığını kurdu. Bakanlık koltuğuna da Buenos Aires Üniversitesi’nden bir biyokimyacı olan Lino Barañao’yu atadı.
Bayan Kirchner döneminde bilime ayrılan fonlardaki artış sayesinde Arjantin’de bilimsel faaliyetler göreli bir büyüme gösterdi. Bilim emekçisi sayısı ve üretilen bilimsel makale sayısı 2003-2013 arasında iki katından fazla arttı.
2014 yılında Nature dergisine verdiği röportajda Bilim Bakanı Barañao, 2001 yılında yaşanan yoğun beyin göçünün ardından durumun değiştiğini, ülkede doktora öğrencilerinin iş bulabilmelerinin mümkün hale geldiğini, doktora sonrası araştırmacıların ülkeye geri döndüğünü ifade etmişti. Söyleşide Bakan, hem ülkede bilim bütçesi paylarının artışı, hem de Amerika Devletleri Arası Kalkınma Bankası (Inter-American Development Bank), Dünya Bankası ve Latin Amerika Kalkınma Bankası gibi uluslararası kurumlardan alınan desteklerle, Arjantin’in bilimsel üretkenliğinin arttığını söylüyordu.
Ancak 2014-15 döneminde ülkede iklim değişmeye başladı. ABD’li akbaba fonları Arjantin üzerinde borç ödeme baskısını artırdılar. 2015 yılında ise sağcı aday Mauricio Macri Başkan seçildi.
Bu dönemde ilginç bir gelişme, sosyal demokrat Kirchner’in Bilim Bakanı Lino Barañao’nun, sağcı hükümetin kabinesine de davet edilmesi oldu. Bakan Barañao Ağustos 2016’da verdiği bir röportajda, yeni hükümetin değişmesinin ülkenin bilim politikalarını değiştirmediğini iddia etti; bilim bütçesinin azalmadığını hatta bir miktar arttırıldığını açıkladı.
Ancak Arjantin ekonomisi yeniden sıkıntıya girmiş, peso değer kaybediyordu. 2016 içinde hem bilim emekçisi reel maaşları düştü, hem de yurt dışından alınan bilimsel ekipman ve malzeme alımı zorlaştı.
AKBABA FONLARI İÇİN BİLİMDEN %50 KESİNTİ
Bu arada Nisan 2016’da sağcı Macri hükümeti, Kirchner’in ödemeyi reddettiği milyarlarca dolarlık borcu ödemeyi kabul etti. Elbette borcu gerçekte Arjantin emekçileri ödeyecekti.
Özellikle de orta gelişkinlikte kapitalist ülkelerde bilimsel faaliyet, kalkınma ve toplumsal gelişmenin parçası görülmez. Kulağa hoş gelen ama karın doyurmayan bir hobi sayılır. Bu sebeple bilim bütçesinin ilk kırpılanlar arasında olması şaşırtıcı olmadı.
Nitekim Ekim 2016’da Arjantin hükümeti, 2017 yılında bilim harcamalarının 32 milyar peso (2 milyar ABD doları) düşürüleceğini duyurdu. Yani Bilim Bakanlığı bütçesi reel olarak %50 kesilmişti!
Yaklaşık 9.600 araştırma görevlisi istihdam eden Ulusal Bilimsel ve Teknik Araştırma Konseyi (CONICET) ödenekleri de tırpanlandı. 2013’te ilan edilen bir ulusal yenilik (inovasyon) planında, CONICET’in 2019 yılına kadar her yıl kadrosunu %10 arttırması hedeflenmişti. 30 Kasım’da kabul edilen bütçe ile CONICET’e enflasyon hesaba katıldığında sadece %6’lık bir kaynak artışı sağladı. Bu da, konseyin her yıl işe alacağı araştırmacı sayısının sadece yarısını işe alabileceği kadardı.
BİLİMCİ EMEKÇİLERİNİN “KÜÇÜK” ZAFERİ
Bu gelişmeler karşısında Arjantin Bilim ve Teknoloji Birimi’ne (CyTA) bağlı bir grup bilim insanı öncülüğünde bütçe kesintlerinin geri alınması talepli bir imza kampanyası başlatıldı. Kampanya 33.000 bilim insanı tarafından imzalanırken, 9 kentte de sokağa çıkıldı.
Bütçenin açıklanmasının ardından genç araştırmacılardan ve sendika temsilcilerinden oluşan gruplar, 19 Aralık’ta CONICET binasına bir yürüyüş düzenledi, ardından da yanında bulunan Bilim Bakanlığını işgal etmeye karar verdiler. Yapılan protestolar aynı zamanda kıdemli bilim insanlarının da desteğini almayı başardı.
200 bilim emekçisi dört gün boyunca Bakanlık’ı işgal etti. Binlercesi de dışarıda destek veriyordu.
Direniş karşılığını buldu. 23 Aralık’ta hükümet ve Bilim Bakanlığı geri adım atarak bütçe kesintisinin azaltılacağını, CONICET ödeneklerinin devam edeceğini duyurdu. Anlaşmaya göre CONICET ve diğer birimlerden burs alan yaklaşık 400 araştırmacının bursu 2017 sonuna kadar, bazı durumlarda Mart 2018’e kadar uzatılacak, yaklaşık 100 araştırmacıya yeni burs bağlanacak, Arjantin enstitülerinde ya da üniversitede çalışan bilim insanları CONITEC bünyesinde istihdam edilecek.
Böylece CONICET’in 2013’te ilan edilen plan doğrultusunda 2019’a kadar büyütülmesi vaadine hükümet geri dönmüş oldu.
Ancak Arjantinli bilim insanları, bu anlaşmanın büyük bir kazanım olmadığının ve bu hükümet altında kesintilerin devam edeceğinin farkındalar. Pek çok araştırmacı bu koşullarda daha fazla çalışmanın olanaksız olduğunu ve ülkeyi terk etmeyi düşündüğünü açıklıyor.
TÜRKİYE’YLE BENZERLİKLER
Arjantin’de bilimin dramı Türkiye’yle de paralellikler gösteriyor.
Akademisyenlerin ekonomik kriz karşısında “yurtdışına kaçma” veya “geri dönmeme” tepkisi çok tanıdık. Türkiyeli çok sayıda akademisyen de siyasi ve ekonomik sorunlar karşısında aynı “yurtdışına kaçmalı” tepkisini veriyor. Bu da, her iki ülkede bilim emekçilerinin dar bireysel ve mesleki çıkarlarının ötesini pek göremediklerini ima ediyor.
Türkiye’nin bir farkı, bilim emekçilerinin örgütlülüğünün zayıf olması. Örneğin TÜBİTAK’ın bazı proje ve burs ödemelerini uzun zamandır yapmıyor olmasına karşı camiadan bir ses çıkmadı.
Makro düzeye baktığımızda da benzerlikler var. Büyüme dönemlerinde şımartılan bilimsel faaliyet, kriz dönemlerde gözden çıkarılanların başında geliyor. Türkiye’de de 2000’lerin ortalarında ciddi anlamda büyütülen TÜBİTAK bütçesi, son yıllarda görece mütevazi artışlarla yetinmekte. Keza TÜBİTAK’ın başlıca araştırma destek fonu olan 1001 projelerinin azami bütçesi on 5 yıldır artırılmadı.
Orta gelişkinlikteki kapitalist ülkelerde burjuvazinin uzun vadeli plan yapamadığını, dolayısıyla bilimin de ekonomiyle beraber süründüğünü dünya çapında birçok örnekte görüyoruz. Zengin olmayan bir ülkede bilimsel faaliyetlere istikrarlı kaynak ayrılması herhalde ancak sosyalist hükümetlerden beklenebilir.
Kaynaklar:
http://www.nature.com/news/2008/081126/full/456441a.html
http://www.birgun.net/haber-detay/arjantin-ekonomisi-nasil-batti-66463.html
http://www.nature.com/news/a-tale-of-two-governments-the-politician-behi…
http://www.nature.com/news/what-argentina-s-financial-woes-mean-for-scie…
http://www.nature.com/news/argentina-president-s-first-budget-angers-sci…
http://www.nature.com/news/argentina-s-researchers-occupy-science-minist…