Bugün Birleşmiş Milletler’de Küba’ya yönelik abluka oylanacak ve tüm dünya bir kez daha ABD’nin 60 yıllık vahşi ablukasını mahkûm edecek. Abluka hakkında yayımlanan bir rapor, Küba halkının abluka nedeniyle yaşadığı büyük kaybı tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor.
Küba’ya yönelik Amerikan ablukası 60 yıla yakın bir süredir devam ediyor. Abluka, süresinin uzunluğu ve çok sayıda Kübalı’nın ölümüne sebep olduğu için dünyanın en uzun süren soykırımı kabul ediliyor.
Bugün Birleşmiş Milletler’de yapılacak olan sembolik oylamada, Küba, ABD’nin vahşi politikasını bir kez daha dünya nezdinde mahkûm etmeye hazırlanıyor.
Obama döneminde ABD-Küba ilişkilerinin normalleşmesi kapsamında gündeme gelen bazı gelişmelere rağmen, abluka, Haziran 2017’de Donald Trump’ın aldığı önlemlerle daha da vahşi ve acımasız hale geldi.
Ablukanın verdiği yıllık zarar Küba’nın kendi ekonomisini tam gelişkin hale getirebilmek için gerekli miktarın 2 katı. Son 60 yıldır Küba halkına ödetilen bedel ise toplamda 822 milyar dolar.
ABLUKANIN KISA TARİHİ
Ablukanın tarihi Küba Devrimi’nden çok öncelere dayanıyor. 1917 yılında ABD başkanı düşman ve onun müttefiki varsayılan ülkelerle tüm ticari ilişkileri durdurma yetkisini alırken, 1959’dan 1961’e kadar bu yasa ABD tarafından Küba’da kullanıldı.
Devrimden 2 yıl sonra 1961’de çıkarılan bir yasayla ise ABD başkanı Küba’ya ticaret alanında “kapsamlı ambargo” yetkisini kullanarak ablukanın fitilini ateşlemekle kalmadı, aynı zamanda uluslararası alanda yapılacak tüm yardımlardan Küba’nın faydalanmasını engelledi.
1962’deki füze krizini fırsat bilen John F. Kennedy ise Küba’ya “topyekün ambargo” ilan etti. 1963’de Küba varlıkları ile ilgili özel bir yönetmelik çıkarıldı. Buna göre; Küba mallarının ülkeye girişi yasaklandı, Küba varlıkları donduruldu.
Amerikan vatandaşları ve Amerika’nın yetki alanındaki tüm kişilerin Küba ile herhangi bir finansal ilişkiye girmesi ve diğer ülkelerin dolar üzerinden yapacağı herhangi bir işlem yasaklandı.
Dolar üzerindeki yasak bugüne kadar, Obama dönemi hariç tutulursa, Küba’nın ticari ve finansal sektöründe çok büyük kayıplar vermesine yol açtı. SSCB’nin yıkılmasının ardından Küba “özel dönem” olarak da adlandırılan zor günler geçirdi. Bununla birlikte bir de 1992 ve 1996 yıllarında çıkarılan ağır yaptırımlarla boğuşmak zorunda kaldı.
Küba’nın tüm dünyayla ilişkisinin kesilmesi anlamına gelen 1992 tarihli kararda Amerikan şirketlerinin 3. ülkelerdeki alt kuruluşlarının Küba ile ticareti yasaklandı ve Küba limanlarına giriş yapan gemilerin 180 gün dolmadan Amerika sınırlarındaki hiçbir bölgeye giremeyeceği belirtildi.
1996’da çıkarılan kanunla da Küba’yla ticaret yapan şirket başka ülkeye ait olsa bile aleyhine ABD’de dava açılabilir ve şirket yöneticileri, yöneticilerin aileleri, ABD’ye girmekten men edilebilir hale geldi. Küba’nın kamulaştırdığı şirketlerle iş yapanlar da bu kanunla cezalandırılabilir hale geldi.
Sadece şirketler değil; sıradan vatandaşlar bile bu cezadan paylarını aldılar. Yardım gönderen insanlara para cezası verildi, Küba’ya birden fazla giriş yapanlar sorguya çekildi. Başka ülkelerdeki Küba’ya ait resmi elçilik ve konsolosluklar ne para transferi yapabildi ne kargo ya da posta gönderebildi ne de elçiliklerin ihtiyacı olan teknolojik ekipman, araç kiralama gibi günlük sıradan ihtiyaçlar karşılanabildi.
OBAMA VE YUMUŞAMA, TRUMP VE BAŞA DÖNÜŞ: KASIRGA İÇİN YARDIM BİLE ENGELLENDİ
Vahşi bir soykırım haline dönüşen abluka 2015 yılına kadar devam etti. 2015-2016 yıllarında Obama’nın uygulamaya koyduğu bazı değişiklerle abluka yetersiz de olsa bir miktar gevşedi.
Özellikle doların kullanılabilir hale gelmesi, Küba’da uluslararası bankaların var olması, bireysel ya da ticari hesapların açılması ve Küba mallarının ABD’ye girebilmesi gibi umut vadeden düzenlemeler; kabul edilen malların en yüksek gümrük vergisine tabi olması, şirketlerin alacakları cezalardan halen korkmaları gibi sebeplerle teoride avantajlı olsalar da pratikte asla gerçekleşmediler.
Son düzenlemelere rağmen dünyada birçok banka (içinde Türkiye’de kurulu olan bir bankanın da olduğu) Mathew kasırgası için toplanan yardım paralarını bile göndermeyi reddetti.
Örneğin; OFAC (ABD Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi), 31 Ekim 2016’da, bir Belçika bankası olan Fintro’dan (BNP Paribas’ın alt kuruluşu) Belçikalı bir vatandaşın bir Küba vatandaşına Matthew kasırgasına bağış amaçlı gönderdiği transferi ablukayı delmek olarak değerlendirdi ve Sudan, İran ve Myanmar’a gönderilen transferleri de göz önüne alarak bankaya 9 milyar dolara yakın ceza kesti.
Bu yüksek cezalar göz önüne alındığında hiçbir ticari kuruluşun Küba ile iş yapması beklenemez.
Ocak 2017’de koltuğuna oturan son başkan Donald Trump daha göreve başlayalı 6 ay geçmeden normalleşme düzenlemelerinin köhne ve kokuşmuş olduğunu iddia ederek tüm düzenlemeleri kaldırdı. Birçok sivil toplum örgütü, kongre üyeleri (bazı Cumhuriyetçiler de dahil olmak üzere), medya kuruluşu ve iş dünyası temsilcileri ablukanın kaldırılması için çağrı yaptıysa da hükümet bunu görmezden geldi.
KÜBA HALKININ SAĞLIKTAKİ BÜYÜK KAYBI
Bu sene Temmuz ayında yayınlanan ve BM’de sunulmak üzere düzenlenen abluka raporunda sağlık sektöründe toplam kayıp 2,7 milyar dolar olarak açıklandı. Bu bedel sadece ablukanın insan sağlığına özellikle psikolojik olarak verdiği zararın yanında hesaplanabilen miktar.
Küba halkı için ABD menşeli ilaç, kimyasal ve teşhis tedavi amaçlı tıbbi teçhizat ulaşılabilir değil. Bu tür ihtiyaçlar başka ülkeler üzerinden temin edilmeye çalışılıyor.
Bunun yanı sıra başka ülkelerdeki ablukadan korkan şirketler insan sağlığı için elzem olan protez gibi aparatları, çok amaçlı kullanılan antibiyotikleri, elektron mikroskoplarını, artroskopik ameliyatlarda kullanılan, kanser tanısında faydalanılan cihazları ve parçalarını satmayı reddediyorlar. Bunun için de aracı şirket kullanılıyor.
Küba hükümeti için vatandaşlarına sağlık hizmetini ücretsiz ve ulaşılabilir kılmak önemli bir önceliğe sahip. Dolayısıyla teşhis ve tedavi cihazı olmadığı için tanı konamayan hastalar yurt dışına aileleri ile birlikte tedavi olmak üzere gönderiliyorlar. Bu yurt dışı tedavilerinin yıllık bedeli ise 1 milyon dolar civarında.
BİYOTEKNOLOJİDEKİ ZARAR 323 MİLYON DOLAR
Sağlıkla çok ilintili olan biyoteknoloji konusunda da Küba her sene milyonlarca dolar zarar ediyor. Son senenin kaybı 323 milyon dolar. Küba kendi patenti olan birçok biyoteknoloji ürününü ABD’ye satamıyor.
Heberprot-P adlı Küba patentli ilaç diyabetik ayak ülserinde bir devrim niteliği taşıyor. ABD de 1 milyona yakın diyabet hastası bu hastalıktan muzdarip ve bunların her sene 70 bini ayakla ilgili bir uzuv kaybına uğruyor.
Abluka yüzünden ABD hem kendi vatandaşlarını bu ilaçtan mahrum bırakıyor hem de Küba’nın bu ilaçtan elde edebileceği geliri engelliyor.
Yine Küba patentli bir kene ilacı olan GAVAC’ın Meksika’da yapılan testlerde %99,9 verimle sığırları kenelerden koruduğu ispatlandı ancak ABD-Meksika arasındaki gerçekleşen ve yılda bir milyonu bulan sığır ticaretinde ABD ilacı kullanmayı reddediyor.
1 senede ABD’nin kenenin zararlarından dolayı hayvancılıkta ödediği bedel 100 milyon dolarken Küba’nın ilacı satamamasından dolayı ettiği zarar 2,25 milyon dolar.
Başka çarpıcı bir örnek de dünyanın tanıdığı akciğer kanseri aşısı Cimavax-EGF. 224.390 ABD vatandaşı bu hastalıkla mücadele ediyor ve birçoğu bu ürünü denemeye gönüllü ancak ülkede bunu temin etmek mümkün değil. ABD vatandaşlarının da faydalanacağı bu aşı Küba’ya 155 milyon dolar gelir getirebilirdi.
KÜBA DEVRİMİNİN YÜZ AKI EĞİTİMDE DE ZARAR BÜYÜK
Eğitim Küba’nın olmazsa olmazlarından. Küba, günümüzde her vatandaşına bilimsel ve ücretsiz eğitim hakkı veriyor. 2.058.180 adet öğrenci ilkokul, ortaokul, lise, üniversite ve gündüz bakımında (kreş) ücretsiz eğitim almaktadır. Eğitime ayrılan bütçe; toplam bütçenin %23’ü, gayri safi milli hasılanın (GSYH) ise %9’u. Türkiye’de 2016 yılında Eğitim-Sen’in açıkladığı eğitim bütçesi ise GSYH’nin %3,46’sı.
Yayınlanan abluka raporunda eğitim alanındaki kayıp; eğitim araç gereçlerinin Çin’den gelmesi, öğrenci değişim programlarının ücretlerinden faydalanamama, bilimsel araştırma, öğretim, bilginin yayılması ve laboratuar kullanımı için gerekli yüksek teknoloji ekipmanların nakliyat masrafları gibi sebeplerle son bir yıl içinde 2,8 milyon dolar olarak gözükmektedir.
Bunun dışında mimari çizimlerin yapıldığı, kimyasal süreçlerin karşılaştırıldığı, istatistik ve tasarım konularındaki programların yanı sıra dünyada her mühendisin kullandığı AUTOCAD, Solidworks ya da Matlab gibi yaygın analiz programlarının kurulumu ya da teknik servisi Küba’da yapılamamaktadır.
ABD’NİN KÜLTÜR AMBARGOSU
Kültür başlığında ülkenin kaybı ise 35 milyon doları buluyor. ABD’de son bir sene içinde 308 müzisyenin katılımıyla 46 kültürel değişim faaliyeti gerçekleştirildi. Küba bunlardan ücret alabilme hakkına sahip olsaydı 673 bin dolar kazancı olacaktı. Ayrıca Kübalı gruplar Amerika’da vereceği konserlerden senede 3 milyon dolar kazanabilirlerdi.
Küba Kültürel Ürünler Fonu (FCBC) çok çeşitli sanatçıyı, zanaatkârı ve tasarımcıyı bünyesinde barındırmaktadır. Bu fon tarafından 2016 Nisan’ı ile 2017 Mart’ı arasındaki dönemde 1,9 milyon dolarlık satış yapıldı ancak bunların hiçbiri ABD ile gerçekleşmedi.
Abluka olmasaydı Amerika ile gerçekleştirilecek satışın 12 milyon dolar civarı olacağı tahmin ediliyor.
ENDÜSTRİNİN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ DE ENGELLENİYOR
Küba bir süredir şeker tarımı dışında endüstriyel ürünlere odaklanmaya çalışıyor. 2030 yılına kadar geçerli ‘Küba Ulusal Ekonomik ve Sosyal Gelişim Planında’ şeker dışı tarımsal ürünlerin çoğaltılması, bunların sanayi ile entegre edilmesi ve gıda maddelerinin bir katma değer yaratması için çalışmalar yapılması önceliklerden biri oldu.
Gıda güvenliği konusunda da BM uzmanlarının yapılan çalışmaları takdirine değecek kadar gelişme gösterildi. Buna rağmen gıda sektöründe açıklanan toplam kayıp 347 milyon dolar.
Bunun sebebi ise, Küba’nın gıda üretiminden sorumlu şirketlerin %70 civarında ürünü ve hammaddeyi İspanya, Brezilya, Arjantin, İtalya, Kanada, Hindistan, Meksika ve Dominik Cumhuriyeti gibi ülkelerden temin ediyor olmasının yanı sıra üretim hatlarını yenileyecek teknolojik cihazlara erişimin olmaması.
Ayrıca tarım sektörüne bakıldığında ise senelik 228 milyon dolarlık zarar görünüyor. Küba dünyaca ünlü ödüllü ananasını dünyanın en çok ananas tüketen ülkesi ABD’ye ihraç edemiyor ya da en prestijli ürünü puroyu abluka yüzünden yeterince pazarlayamıyor.
ABD TURİZMİN VE ALTYAPI SEKTÖRÜNÜN ÖNÜNÜ DE KESİYOR
Küba, mükemmel coğrafi özellikleriyle adeta bir turizm cenneti. Ancak abluka ABD’den Küba’ya gidebilecek 1,5 milyon Amerikalı turistin önünü kesmiş durumda. Denizcilik, liman hizmetleri ve yat turizmi gibi farklı alanlarda da ülkenin ciddi bir potansiyeli bulunuyor. Buna rağmen ablukanın turizme vurduğu darbenin son bir senelik faturası 1,7 milyar dolar.
Bazı sektörlerdeki zarar yine gerekli hammadde ya da son ürünlerin ABD’den temin edilemeyip uzak bölgelerden taşınarak nakliyat bedeli ile maliyetlerinin çok yükselmesi. Örneğin haberleşme ve bilişim sektöründeki son bir senelik kayıp 69 milyon dolar iken, su altyapısı, inşaat, ulaştırma ve taşımacılık alanlarında 137 milyon dolar, enerji ve maden sektöründe ise 122 milyon dolar.
BANKACILIK VE FİNANSA VURULAN DARBE
Ablukanın Küba’nın başına bela ettiği en büyük sorun ABD dolarının hiç bir işlemde kullanılamaması ve bankacılık ve finans sektörünün bu yüzden aldığı zarar.
2 Avrupa’dan 2 Latin Amerika’dan olmak üzere 4 adet bankanın Küba’nın hesaplarını kapatması, 19 bankanın bankacılık hizmetini sunmayı, 27 bankanın bankacılık işlemlerini reddetmesi, 36 finansal şirketin kredi için tavsiye mektubu vermeyi istememesi, 5 bankanın fonlara el koyması gibi örneklendirilebilecek birçok ciddi olay geçen seneye göre finans sektöründeki engellemelerin sayısının %40 arttığını gösteriyor.
Sadece finansal problemleri halletmek için yapılan yasal çalışmaların bedeli ise senelik 158 milyon dolar. Bunun dışında Küba’nın herhangi bir sigortacılık işleminden faydalanamaması da ithalat ve ihracat bedellerini arttıran bir unsur.
ABD’LİLER ABLUKADAN YANA DEĞİL
Bu vahşi abluka sürerken, geçen sene yapılan anketlere göre ABD vatandaşlarının %73’ü; ABD’de ikamet eden Kübalıların %63’ü ve hatta Cumhuriyetçilerin kendilerinin %62’si ablukanın kaldırılmasını destekliyor.
Her sene olduğu gibi, 26 Ekim 2016’da BM Genel Kurulunda da abluka oylandı ve İsrail ve Amerika’nın çekimser oyuna rağmen 191 ülke ret oyu kullandı. 1 Kasım 2017’de yapılacak oylama için de, ABD’nin bu sefer hayır oyu kullanması dışında, benzer bir sonuç bekleniyor.
Son 60 yıldır uyguladığı dünyanın en uzun soykırımı kabul edilen abluka ile Kübalıları sefalet, açlık, cehalet ve hastalıkla boyun eğdirebileceğini hesap eden ABD yanıldı. Küba Devrimi direnmeye, devrimin kazanımlarını ve insanlığın onurunu korumaya devam ediyor.