Basına ve kamuoyuna
Ülkemizin çeşitli yayın organlarında Küba’nın tarihi lideri Fidel Castro’nun ölümünün ardından çıkan bazı çirkin köşe yazılarını ve haberleri üzüntüyle okuyoruz. Bir ülke halkının ve onlarla birlikte dünyada milyonlarca insanın yas tuttuğu bir anda Fidel’i ve Küba’yı karalamaya dönük çabalar, bu çabaların sahiplerinin kötücül ruhlarının göstergesidir.
Bu kişiler “Solcular neden Erdoğan’dan nefret ederken Castro’yu seviyor” gibi abes bir soruyu yazısının başlığına taşıyabilmekte, “Fidel’in serveti” konulu en ufak inandırıcılıktan ve ciddiyetten yoksun, CIA görevlilerinin fantezi dünyasını yansıtan haberlere imza atabilmektedirler.
İçinde yaşadığımız dünya ve memleketimiz, kimsenin hesap sormayacağına duyduğu güvenle rahat yalan söyleyen ve cehaletlerinden hiç utanmayan medya karakterleri ile dolmuştur. Küba ve Fidel söz konusu olduğunda bu kişiler yalanlarının ve cehaletlerinin Küba dostları tarafından yüzlerine vurulacağını bilerek hareket etmelidirler.
Tek tek isimlerini saymaya değer görmediğimiz bu kişilere, mümkün olduğunca basitçe bazı gerçekleri bildirmek istiyoruz:
- Küba anayasasına göre Küba’da devlet başkanlığı dönemi beş yıldır ve Fidel Castro devlet başkanlığı görevini 1976 yılından 2006 yılına kadar sürdürmüştür. Görev süresi boyunca ve sonrasında, beş yılda bir yenilenen seçimlerde Küba Ulusal Meclisi’ne milletvekili olarak seçilen Fidel Castro Küba Anayasası gereğince, bütün milletvekilleri gibi her an halk tarafından geri çağrılabilirdi. Ayrıca, bütün milletvekilleri gibi her altı ayda en az bir kez seçim bölgesinde halka rapor sunmak zorundaydı.
- Küba’da seçimler adaylıkların birer kariyer yatırımı olarak şekillendiği, büyük finansal kaynakların seferber edildiği, içi boş vaatlerin havada uçuştuğu reklam kampanyalarının değil, halkın tartışarak adaylarını belirlediği bir sürecin sonunda gerçekleşir. Seçimler Küba’da demokrasinin sadece bir boyutudur. Örgütlü bir halk olan Küba halkı yaşamlarının her noktasında katıldıkları karar süreçleriyle kendi kaderini kendisi tayin eden bir halktır.
- Küba’da sosyalizm paylaşım, eşitlik ve sosyal adalet ilkeleri üzerinde yükselmiştir. Başta Fidel olmak üzere Küba Devrimi’ne ve ülkede sosyalizmin kuruluşuna öncülük etmiş kişiler mütevazı yaşamları ve örnek kişilikleri ile bilinirler. Bunca yıldır maruz kaldıkları tüm emperyalist saldırı ve baskılara rağmen Küba halkının sosyalizmde ısrar etmesinin ve mevcut yönetici mekanizmalara yabancılaşmamasının da sebebi budur.
- Küba’da bugün yüksek nitelikli ve kamusal eğitim ve sağlık hizmetleri, sporun, kültürün ve sanatın toplumsallaşması, uluslararası dayanışma gibi kimsenin tartışamayacağı başarılar ağır bir ABD ablukasına rağmen elde edilmiştir. Kapitalist dünya temsilcilerinin internet yasakları ve Kübalıların dünyadan soyutlandığına ilişkin iddiaları bu açık gerçeğin üzerini örtme çabalarının parçasıdır. Küba’da internet hizmeti sansürcü bir politikanın sonucunda değil ablukanın yarattığı erişim kısıtları nedeniyle sınırlı biçimde sağlanabilmektedir. Ayrıca, Küba’da sansüre ilişkin aynı çürük iddia kapitalist medya tekelleri dünyasında doğru bilgi yayma ve bilgiye erişim konusunda özgürlüğün mevcut olduğu yalanını da içermektedir.
Bugün dünyada 775 milyon yetişkin okuma yazma bilmemektedir ve bunların biri bile Küba vatandaşı değildir. Küba mütevazı koşullarda yarattığı toplumsal kazanımlarla saygı duyulmayı en fazla hak eden ülkelerden biridir. Bu saygıyı göstermek istemeyenler en azından şu yas döneminde susmayı bilmelidir.
José Martí Küba Dostluk Derneği
03.12.2016