2020 yılının ilk aylarında başlayan koranavirüs salgınında başta kapitalizmin marka ülkeleri “dayanışma” kelimesinin anlamını unuturken, Küba en çok ihtiyaç duyulan günlerde uluslararası dayanışmasını her zaman olduğu gibi sergilemeye devam etti. Mart ayından itibaren beyaz önlüklüler ordusu olarak bilinen, resmi adıyla Henry Reeve Afet ve Ciddi Epidemi Durumlarında Uzman Uluslararası Doktorlar Birliği, koronavirüsle mücadele amacıyla 30’dan fazla ülkeye gitti; Kübalı sağlık emekçilerinin 61 binden fazla Covid-19 vakası tedavi ettikleri açıklandı.
Henry Reeve Tıp Tugayı, ABD’nin güney eyaletlerinde yaşayan yoksulları evsiz, aşsız ve işsiz bırakan Katrina Kasırgası’nın ardından 2005 yılında kuruldu. O dönem Küba ABD’ye bin 586 sağlıkçıdan oluşan bir tugay ve 26 ton tıbbi malzeme ile insani yardım önerdi. George Bush liderliğindeki ABD rejimi Küba’nın yardım teklifini reddetti. Bunun üzerine Fidel Castro Eylül 2005’te bu sağlık tugaylarına, Küba’nın ulusal kurtuluş mücadelesinde önemli görevler alan bir ABD vatandaşı olan Henry Reeve adının verilmesini önerdi.
Henry Reeve Sağlık Tugayı 2017 yılında sel, deprem, kasırga, salgın gibi felaketlerde 7 bin 254 sağlık çalışanı ile 21 ülkede, 3 buçuk milyonun üzerinde insana hizmet verdi ve 80 binin üzerinde hayat kurtardı. Aynı yıl dünyadaki doğal afet ve ciddi salgınlara karşı gösterdiği başarı ve uluslararası dayanışma için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından verilen Halk Sağlığı Ödülü’nü kazandı. DSÖ Halk Sağlığı ve Dr. Lee Jong-Wook’u Anma Ödülü 2009’dan bu yana halk sağlığı alanına önemli katkıları olan kişi, kurum ve örgütlere veriliyor. Henry Reeve Sağlık Tugayı bu ödülü Ebola salgına karşı Afrika’da mücadele eden 250’den fazla sağlık çalışanıyla kazandı.
Şimdi ise dünyadaki 2oo’den fazla Küba ile dayanışma hareketi 2021 yılında Nobel Barış Ödülü’nün Henry Reeve Tugayı’na verilmesi için bir kampanya başlattı. Kampanya vesilesiyle dünyanın en uzun süren soykırımı olduğu uluslararası kamuoyu tarafından kabul edilen Küba’ya yönelik ABD ablukasının kaldırılması tekrar gündeme getirildi. Çeşitli ülkelerde düzenlenen imza kampanyalarına şu ana kadar pek çok parlamenter, üniversite rektörü, akademisyen, Nobel ödülü sahibi ve siyasi lider desteklerini açıkladı.
Türkiye’de bu talep doğrultusunda ve ablukanın kaldırılması çağrısıyla bir kampanya sürüyor. Kampanyanın Türkiye ayağını José Martí Küba Dostluk Derneği (JMKDD) yürütüyor. 26 Temmuz’dan bu yana “Küba’ya Uygulanan Abluka İnsanlık Ayıbıdır, Derhal Durdurulmalıdır!” başlığı ile yürütülen imza kampanyasına imza vererek Küba’nın onurlu duruşuna destek veren hukukçuların destek mesajlarını paylaşıyoruz.
Sizler de Nobel Barış Ödülü’nün Küba Henry Reeve Uluslararası Sağlık Tugayı’na verilmesini destekliyorsanız imzanızı şu adrese iletebilirsiniz: http://kubahayatkurtarir.net
Ali Rıza Aydın (Anayasa Mahkemesi E. Raportörü / Hukukta Sol Tavır Derneği Başkanı):
Dünyayı sömürü, tehdit ve savaşlarla yöneterek çürümeye terk eden, yok olmaya sürükleyen kapitalizmin, işgalci ve saldırgan emperyalizmin barışı çıkar, uzlaşma ve uyumlaştırma üzerine kurulu. Bu nedenle tercih edildiğinde bile geçici ve aslında bir yanılsama.
Barış hukuka yazmakla gerçekleşmiyor. Kapitalist devletlerin ya da büyük sermayenin kendi aralarında yaptığı işbirliğini barış diye sunmaları da, egemen sınıfın iktidarının ve muhalefetinin ittifakı da halkın gerçek barışı değil.
Küba barışın çarpıtılmış teorisiyle veya yanılsamasıyla değil, fiilen yaşama geçirilmesiyle uğraşıyor; gerçek barışı hedefliyor ve insanın insanı sömürmediği dünyanın barışına etkin katkılarda bulunuyor.
Küba, barışı bir piyasa uzlaşma aracı değil, insanlık ve dayanışmanın olmazsa olmazı olarak görüyor ve uyguluyor. Gerçek barışı yaşama geçirirken de bir yandan emperyalizme, kendisi üzerindeki vahşi ablukaya, uluslararası hukuk cinayetine, devlet ve devletler terörizmine karşı mücadele ediyor, diğer yandan devlet ve sınır tanımadan hayat kurtarıyor.
İnsan onurunu “Anayasa, uluslararası antlaşmalar ve yasalarda yer alan hak ve ödevlerin tanınmasına ve uyulmasına dayanak oluşturan en yüksek değer” olarak kabul eden, daha önceki afetlerde olduğu gibi pandemide de gerçek dayanışma ve barışı sözüyle değil pratiğiyle, gönüllü sağlık hizmeti vererek dünyaya gösteren Küba’nın Henry Reeve Tugayı, Nobel Barış Ödülünü hak ediyor.
Dr. İlker Kılıç (Öğretim Üyesi):
Henry Reeve Tıp Tugayları ülke, ulus, ırk, dil, din ayrımı gözetmeden insanlığın ortak sorunları karşısında evrensel bir mesaj veriyor. İnsancıl bir toplum, barışçıl bir dünya bu mesajın elden ele taşınmasıyla mümkün.
Dr. Kasım Akbaş (Öğretim Üyesi / Yazar / Çevirmen):
Küba bugün en temel insanlık değerlerinin temsilcisi olarak varlığını zorlu koşullar altında sürdürerek hepimize umut oluyor. Küba, insanlığın aklını, emeğini, enerjisini savaşa ve sömürüye değil; barışa, emeğe ve eşitliğe verdiğinde neler yapabileceğinin en güzel örneğidir. Sosyalist sağlık politikasının insanlık için ne kadar elzem olduğunu yeniden gördüğümüz bu günlerde, hem Küba’ya uygulanan ablukanın kaldırılmasını hem de Kübalı sağlıkçıların desteklenmesini istiyorum.
Av. Müjde Tozbey Erden (Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı):
Değerli Küba Dostları,
Bizler ülkemizde AKP’nin sağlıkta, hukukta, eğitimde, toplumu şekillendiren en önemli sac ayaklarında, tarikatlar eliyle yarattığı modernlik ve laiklik karşıtı düzen ile mücadele etmekteyiz.
Bu mücadelemizde önümüze her gün sayısız kadın cinayeti, sayısız tecavüz ve sayısız çocuk cinsel istismarları çıkmakta. Bu nedenle de sayısal veriler, iktidar tarafından saklanmaya ve reddedilmeye çalışılmaktadır. Bizim ülkemizde iktidar, bu cinayetleri ve tecavüzleri meşrulaştırmakta iken; biz uygulanması gereken Hukuk için mücadele etmekteyiz.
Oysa ki Küba’da ne cinayetler için ne de tecavüzler için, bizim ülkemizde ki gibi bir istatistik bulunmamaktadır. Çünkü Küba’da kadınlar katledilmiyor, çocuklara tecavüze de izin verilmiyor. Kadınlar ve çocuklar, iktidarda söz hakkına ve itiraz etme hakkına sahip.
Halkın iktidarda olduğu Küba, ABD tarafından yok edilmeye çalışılmakta. Küba, ABD ambargosuna rağmen ayakta durmakla kalmamakta, dünyanın neresinde olursa olsun meydana gelen felaketlerde halklara yardımlar dağıtmakta ve Henry Reeve Tugayı aracılığıyla sağlık yardımında bulunmakta.
Küba, sağlık yardımını sağlarken aynı zamanda nasıl bir ülke için mücadele etmemiz gerektiğini bize öğretmektedir. Bu nedenlerle Küba’nın yol göstericiliğine ve tüm kısıtlarına rağmen sağlık desteği sunan Henry Reeve Tugayı’na Nobel Barış Ödülü’nün verilmesini desteklemeliyiz.
Av. Necdet Okcan (DİSK Hukuk Dairesi Müdürü)
Tüm dünyada yaşanan Covid-19 salgını, kapitalizmin parlatılan yaldızlarının, sırlarının dökülmesine, çıplak gerçekliğin ortaya çıkmasına yol açtı. Salgın koşullarında piyasalaştırılan sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan yoksul halk kesimleri, yaşlılar adeta ölüme terk edildi. Emperyalist emelleri için milyarlarca dolarlık silahlanma harcaması yapan birçok kapitalist ülke en temel sağlık hizmetlerini, sağlık gereçlerini üretme, temin etme, bunlar için kaynak ayırmada aciz kaldı, pek çoğu sınır komşusu bu ülkeler, yardım çağrılarına kulaklarını tıkadılar. Küba, bu koşullarda ve ABD’nin uyguladığı acımasız ambargo ve baskıya rağmen, birçok ülkeye sağlık ekipleri ve ilaç vb. ekipman yollayarak, dayanışmanın ne demek olduğunu bütün dünyaya gösterdi. Bu nedenle, bu yıl, Nobel Barış Ödülü, kurulduğu 2005’ten bu yana dünyanın dört bir yanında yaşanan afetlerin ardından gidip gönüllü sağlık hizmeti vermiş olan Henry Reeve Tugayı’na verilmelidir.
Yard. Doç. Dr. Neval Oğan Balkız (Hukukçu / Akademisyen):
Siyaset bilimi, siyaset felsefesi, uluslararası ilişkiler ve hukuk biliminde, bir kavram olarak barış; “sıcak bir savaşın, kavga ve çatışmanın olmadığı durum” demek değildir. “Savaşmama / sıcak çarpışma içine girmeme, düşmanlığı geçici bir süreliğine askıya alma konusunda yapılan resmi bir anlaşma” da değildir. Yalnızca dış siyaseti ilgilendiren ve uluslararası hukukun çerçevelediği koşullar dizini hiç değildir.
Barış, insan hakları ile doğrudan bağlantılı bir koşullar bütünüdür. “Bir hukuk durumudur. Bir düzendir. Öyle bir düzendir ki kuruluşu, işleyişi ve ilkeleri dolayısıyla tarafların oluşmasına ve karşı karşıya gelmesine kendisi neden olmaz.” Zira aynı şeyle ilgilerinde iki taraf yaratmaz ve aynı şeyle ilgili olanların karşı karşıya gelmelerine yapısı gereği neden olmaz”. Böyle bir düzende yaşamak da herkesin hakkıdır!
Küba Cumhuriyeti böyle bir düzeni kurmuştur ve bu düzeni, insanlık tarihinin en uzun süreli ablukasına 60 yıldır direnerek, korumaktadır! İnsanlığı kurtaracak yegâne yapısal koşulları taşıyan bu düzen, ‘tüm dünyaya, bunca baskı altındayken, insan onurunu korumanın ve dayanışmanın ne demek olduğunu öğretiyor’. Paranın üstünlüğü yerine insan onurunun üstünlüğünü, her türlü baskı yerine özgürlüğü, rekabet yerine dayanışmayı örgütlüyor. Toplumsal ilişkilerin insan hakları ilkelerine göre belirlenmesi durumu olan iç barışı ve uluslararası ilişkilerin bu ilkelere göre belirlenmesi ve bunların gerekliliklerinin yerine getirilmesi hali olan dünya barışını kurumsallaştırıyor! İnsanlığa, insanca yaşamın olanaklı olduğunu gösteriyor! Emperyalizmin her türlü tıbbı, yoksulluk, yolsuzluk ve yozlaşma salgınına, sömürüsüne, hegemonik saldırısına karşı insanca yaşamın olanaklı olduğunu gösteriyor! Bu ‘olanaklılığa’ tüm dünya sahip çıkmalı! Bunun bir başlangıcı olarak Nobel Barış Ödülü Henry Reeve Tugayı’na verilmelidir.
Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu (Yargıçlar Sendikası Kurucu Başkanı):
Henry Reeve Tugayı; yaşam hakkını, ticari değil insani bir değer ve insanlığa karşı bir sorumluluk olarak görmüş, bunun için ülkeler arası sınırları bile aşmış ve hiçbir sınır tanımamıştır. Bu çizgisini de kararlılıkla sürdürmektedir. Bu nedenle Nobel Barış Ödülü, Henry Reeve Tugayı’na verilmelidir. Küba’ya uygulanan insanlık ayıbı abluka da derhal durdurulmalıdır.
Av. Özge Demir (İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu Başkanı):
Küba pandemi döneminde ve yıllardır tüm afetlerde dünyanın her yerine sağlıkçılarını göndererek insanlığın her zaman yanında olduğunu gösteriyor. Ne var ki, aynı Küba yıllardır abluka ile terbiye edilmeye çalışılıyor. Abluka nedeniyle Küba emekçileri pek çok temel ihtiyaca ulaşmak için zor koşullarda mücadele ediyor.
Yine de bu güzel ülke insanlığın umudu olmaya devam ediyor. Çok uzağa bakmaya gerek yok. Türkiye’de geçtiğimiz yıl 474 kadın öldürüldü. Daha geçtiğimiz gün bir katil daha serbest bırakıldı. Halbuki Küba’da öyle mi? Küba Devrimini gerçekleştirenler arasında kadınlar vardı ve bugün kadınlar toplumun öncüsü konumunda. Küba Kadın Federasyonu her yerde örgütlü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı topyekun bir mücadele söz konusu. Küba’da kadınların şiddete, cinsel saldırıya veya tacize uğrama korkusu yok. Kadınlar ekonomik olarak kimseye bağımlı değil.
Küba abluka altındayken bile sosyalizmin insanın özgürlüğü, onurlu yaşamı ve toplumsal cinsiyet eşitliği için tek yönetim biçimi olduğunu gösteriyor bize.
Şimdi Küba ile umudu büyütmenin zamanı. ABD ablukasını kınıyorum. İnsanlığa sonsuz yardımda bulunan Küba sağlık emekçilerine Nobel Barış Ödülü’nün verilmesi için düzenlenen kampanyayı yürekten destekliyorum
Av. Özlem Şen Abay (José Martí Küba Dostluk Derneği Kurucu Başkanı):
Küba 60 yıldır insanlık dışı bir abluka ile karşı karşıya. ABD’nin uyguladığı ablukanın yarattığı olağanüstü zor koşullara karşın ada halkı bir an bile mücadale etmekten geri durmadı, bugünkü gelişmiş insani yaşam olanaklarına kavuşmasını sağlayan sosyalizmden vazgeçmeyi gündemine dahi almadı. Küba halkının bu güzel ve onurlu direnişinin her zaman adayı aşan bir anlamı da oldu. Küba, ablukaya ve sahip olduğu kısıtlı olanaklara karşın eğitimden sağlığa, spordan doğa korumaya, sanattan bilime yarattığı değerli örneklerle tüm insanlığa başka bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdi ve hala da gösteriyor. Küba’nın varlığı, insanlığa sunduğu örnek, dünya üzerinde yaşayan herkes için içinde yaşadığımız düzenin değişebileceğine dair umut oluyor.
Küba tüm insanlığa umut olmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığın en büyük erdemlerinden birisi olan ‘dayanışmayı’ da ayakta tutuyor. Her zorlukta dayanışmayı daha da yükselterek, insanlığın savaşa, düşmanlığa, yoksulluğa mahkûm olmadığını gösteriyor. Kendisine hamaset geliştiren ülke halklarına yardım elini her zaman uzatan, dünyanın dört bir yanına gönüllü sağlık hizmeti sunan, elindekini her daim paylaşan Küba halkına uygulanan ablukanın bir an önce kaldırılması şart.
Gösterdikleri büyük insanlık ve dayanışma nedeniyle, Nobel Barış Ödülü’nün, geçmişten farklı olarak bu defa, Henry Reeve Tugayı’na verilmesini istiyorum.
Av. Tamer Akgökçe (Emekli Yargıç / Yargıçlar Sendikası Eski Başkan Yardımcısı):
Alfred Nobel’in ulusların kardeşliğini sağlamak için en fazla çabayı gösteren kişilere verilmesini vasiyet ettiği Nobel Barış Ödülü’nü gerçekten de Henry Reeve Sağlık Tugayları’ndan daha fazla hak eden yoktur. Küba, elindeki kısıtlı imkanlara rağmen, Henry Reeve anısına isimlendirdiği doktor ekiplerini başta Jamaika ve İtalya olmak üzere, covid-19’la mücadele eden 27 ülkeye ülkeye göndererek, herkesin kendi başının çaresine bakmaya zorlandığı bir krizin ortasında dayanışmanın anlamını dünyaya yeniden öğretmiştir. Bu, sembolik bir jest değildir, Kübalı sağlık çalışanları özellikle Lombardiya’da canla başla mücadelenin tam ortasında yer almışlardır. Batılı ülkelerin birbirlerine gönderilen sağlık malzemesine el koyduğu, ilaç hammaddesi savaşlarının yaşandığı ve aşının dahi piyasa açısından değerlendirildiği bir ortamda Tugaylar, dünyaya kardeşliği tekrar hatırlatmıştır.