Ernesto Che Guevara, devrim mücadelesi verilen Sierra Maestra dağlarında başlatmıştı Küba’nın “gönüllü çalışma” kültürünü. O zamanlar devrimciler hep birlikte bir köye okul inşa eder, veya kasırgada yıkılan bir evi tamir ederdi. Devrim sonrasında da devam etti bu gelenek: Mahallece toplanıp sinek yapan sazlığı temizlemek, ihtiyacı olan birinin evini boyamak…
Küba, on yıllardır bu gönüllü çalışma kültürünü, uluslararası dayanışmayla birleştirmiş durumda. Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü, her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden Küba dostlarının katıldığı Dayanışma Tugayları örgütlüyor. Bu yıl da tugaylar 27 Nisan-10 Mayıs ve 12 Temmuz-1 Ağustos arasında düzenlenecek. Detaylar José Martí Küba Dostluk Derneği’nin sitesinde yayımlandı.
Tugayları, 2019 yılının Türkiye’den katılımcıları olan tıp öğrencisi Melisa Yeniocak ve lise öğrencisi Mustafa Kemal Karaağaç’a sorduk.
José Martí Küba Dostluk Derneği bu hafta ICAP tarafından düzenlenen 50. José Martí Dayanışma Tugayı’nın programını açıkladı. Nedir bu Dayanışma Tugayı?
Mustafa Kemal Karaağaç: İlk yurt dışı deneyimimi Küba ile yaşamak çok heyecan vericiydi. Bu yaşıma kadar yurt dışına çıkmak istemiştim. Fakat gideceğim ilk ülkenin Küba olmasını hiç beklemezdim. Tek başıma yola çıktım ama bu tugay boyunca hiç yalnızlık çekmedim çünkü hem oradaki görevliler hem de diğer ülkelerden gelen insanlar olsun çok cana yakınlardı. Özellikle de görevliler bizim daha keyifli vakit geçirmemiz için ellerinden geldiğince çaba sarf ettiler. Çabuk sürede kaynaştık ve güzel vakitler geçirdik. Kültürü, iklimi ve insanları muazzamdı. İlk fırsatta yeniden gitmek istiyorum.
Melisa Yeniocak: ICAP’ın açılımı Küba Dünya Halkları ile Dostluk Enstitüsü, Küba’nın dünyadaki dostlarına ulaşmak, yeni dostlar edinmek ve Küba’yı dünyaya anlatmak için kurulmuş. Bizim ülkemizdeki José Martí Küba Dostluk Derneği’nin de temasta olduğu kuruluş. José Martí Dayanışma Tugayı ise ICAP tarafından her yıl birçok kez düzenlenen bir program. Tüm dünyadan Küba’yı izlemek, tanımak ve bir dayanışma göstergesi olarak gönüllü tarım işi ile emeğini sunmak isteyen katılımcıların buluştuğu bir program. Bu programın içeriği çok zengin. Edebiyattan sinemaya, tarihten ekonomiye, seçimlere, spora, mahalle yaşamına birçok konuda seminerlerin, etkinliklerin, gezilerin, ziyaretlerin olduğu üç dolu hafta. Bu zamanın büyük bir kısmı CIJAM kamp alanında geçiyor. Aslında Kübalılar dostlarını ağırlamak, onlara kendilerini anlatmak, yaşamlarını ve mücadelerini paylaşmak istiyorlar.
Tugayın geçmiş katılımcılarından olarak deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz? Orada bulunmak nasıldı, nelerle karşılaştınız?
Melisa: Jose Martí Dayanışma Tugayı Küba’yı en ayrıntılı haliyle görmenin hem de Kübalılar ve dünyadan Küba dostları ile el birliğiyle bir işe soyunmanın neşesini ve gücünü hissedebildiğim bir deneyim oldu. Kamptayken dinlediğim her seminerde, gezdiğimiz her müzede ya da dost sohbetinde anlatılanlar kadar ilgimi çeken şey anlatılanın anlatanların kendi öyküsü olmasıydı. Küba’yı Kübalılardan dinlemek eşsiz bir deneyim. Elimizde tırmıklar, birlikte yaprak süpürürken çalışma tulumu ve hasır şapkasıyla bir çiftçinin, kendi yazdığı, çiftçi ailesini ve devrimi anlatan şiirlerini dinledik. Kamp çalışanlarıyla geç saatlere kadar çocuk oyunlarını, sosyalizmi, üniversite eğitimini, ülkelerimizdeki kadınların durumunu konuştuk. Mahalle buluşmasında gençlerden yaşlılara birçok kişiyle sinemayı, ailelerimizi ve Fidel’i konuştuk. Nazım Hikmet’in Havana Röportajı’nı okuduğumuzda bir Kübalı heyecanla bize sakladığı Nicolas Guillen ile Nâzım’ın birlikte çekilmiş fotoğrafını gösterdi. Burada anlatmak istediğim sosyalizmin ve devrimin yaşamın tüm yönlerinin içinde olması. Küba’da yaşayanlar aslında Fidel’i konuşurken günlerini nasıl geçirdiklerini, ve ülkelerindeki yaşamı nasıl kurduklarını konuşuyorlar. Bu anlar gibi daha birçoğu kendiliğinden olmuştu ve bu geziyi benim için unutulmaz yaptı.
Mustafa: Gözlemlemeyi seven bir insan olarak gözüme çarpan en büyük şey insanlar arasındaki samimiyetin hiçbir zaman bir çelişkiye düşmemesi. İnsanlar kendileriyle barışık olduğu için çevrelerindekilerle de sağlam ilişkiler kurabiliyorlar. Örnek olarak hiç kimsenin bir tartışmasını ya da bağırışını duymadım. Çok cana yakın ve sevecenler. Tek biz değil dünyadaki çoğu insana göre daha ılımlılar. Bence bu deneyim yaşamaya değer.
2020’de Küba’da Dayanışma Tugayı’na katılmak isteyenlere neler söylemek istersiniz? Onları neler bekliyor?
Melisa: Küba birçok açıdan özgün olan bir ülke, yaşamın en temel olguları bile bazen bizim ülkemizden farklı. Bunun için adanın belirgin özelliklerini, Küba tarihini, güncel meseleleri ve sosyalizmi önceden biraz öğrenirseniz gördüğünüz şeyleri kavrayabiliyorsunuz. Bunları bilmediğinizde gözünüzden kaçabilecek çok sayıda şey var, daha doğrusu bilginiz artınca çevrenize baktığınızda görmeye değer bulduğunuz, bir anlam çıkarabildiğiniz şeylerin sayısı çokça artıyor. Bu hazırlığı yapmanın güzel bir yolu José Martí Küba Dostluk Derneği ile iletişime geçmek, belki bir çay içip tanışmak. Bir başka önerim kampta İngilizce bilmek yeterli olsa da insanlarla iletişiminizi renklendirmek için basit birkaç cümle İspanyolca öğrenmek. Bunun için de yine Küba Dostluk Derneklerinin kapısını çalabilirsiniz. Tabii ki sizi bekleyen şey dayanışma ve dostluğu en içten şekilde hissetmek ve zamansız dostlar kazanmak.
Mustafa: Gönül ister ki onlarla birlikte yeniden bu deneyimi bir daha yaşamak. Fakat benim naçizane önerim yaşayacakları her saniyenin ileride çok güzel anılara dönüşeceğini bilerek vakitlerini dolu dolu yaşamak. Kampta onları çok hoş bir ortam ve sevecen insanlar bekliyor. Şimdiden heyecanlanmak ve hayaller kurmak yeridir bence.
Tugaylar hakkında bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
José Martí Küba Dostluk Derneği iletişim : [email protected]
https://haber.sol.org.tr/dunya/jose-marti-dayanisma-tugaylari-katilimcilarini-bekliyor-278481