Küba Komünist Partisi “Nico Lopez” Yüksek Okulu Rektörü Rosario del Pilar Penton Diaz, Türkiye Komünist Partisi’nin ve José Marti Küba Dostluk Derneği’nin konuğu olarak Türkiye’deydi. Kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türkiye’ye hoş geldiniz. Sizi ülkemizde ağırlamaktan onur duyuyoruz. Küba halkına, bilim insanlarına pandemi sırasında elde ettikleri başarılar, sergiledikleri uluslararası dayanışma ve Küba halkının geçtiğimiz 25 Eylül’de bir referandumla kabul ettiği yeni Aileler Yasası için tebriklerimizi iletmek isteriz. Ayrıca, yakın zamanda Havana’da Saratoga otelinde, gaz sıkışmasından kaynaklanan patlama ile Matanzas’ta yakıt depolarına yıldırım düşmesi sonucunda meydana gelen dev yangında yaşamını yitiren Küba yurttaşlarının ailelerine ve Küba halkına baş sağlığı dileriz. Yine geçtiğimiz günlerde, Küba’nın özellikle batı eyaletlerinde ama Havana ile orta eyaletlerinde de etkili olan ve ne yazık ki oldukça büyük zararlara neden olan Ian Kasırgası nedeniyle de Küba halkına geçmiş olsun demek istiyoruz. Özellikle yeni Aile Yasası ile Ian Kasırgası konuşmak istediğimiz başlıklar arasında ama önce, dilerseniz, Küba Komünist Partisi’nin “Nico Lopez” Yüksek Okulu’ndan başlayalım. Bu okul hakkında okurlarımıza genel düzeyde bilgi verir misiniz? Ayrıca, parti okulu Küba’nın bugün içinden geçmekte olduğu sürece nasıl özel, somut bir katkıda bulunmakta?
Küba Komünist Partisi “Nico Lopez” Yüksek Okulu, hem Küba Yüksek Öğretim Bakanlığı bünyesinde hem de KKP Merkez Komitesi’ne bağlı bir yüksek okuldur. Okulumuz, 2 Aralık 1960’da Başkomutan Fidel Castro Ruz tarafından devrim henüz çok gençken devrimin politik programının, kadroların hazırlanmasını gerektirdiğine ilişkin kesin gerçek ışığında kurulmuştur. Bu amaçla, öncelikle, ulusal bir okul kurulmuş ve devrimin ilerlemesiyle birlikte bu okul, bir okullar sistemine dönüştürülmüştür. Bu sistem, ülkenin bütün belediyelerinde, eyaletlerinde ve ülkenin bütün yüksek öğretim kurumlarında okullara sahiptir.
Devrimin ilk yıllarında gerillalar, gerilla savaşında büyük bir deneyime sahiptiler ama okul eğitimi düzeyi düşüktü. Bu nedenle, okul öncelikle bu güçler için bir siyasal okur yazarlık kazandırma işlevine sahip oldu. Zamanla, devrimin kendi içinde de bir eğitim devrimi gerçekleşti. Günümüzde, partinin ve Genç Komünistler Birliği gibi politik örgütlerin ve kitle örgütlerinin (işçi sendikaları, kadın, öğrenci, köylü, yazar örgütleri gibi) kadroları yüksek öğretim düzeyine sahipler.
Okulun üç tür hazırlık programı bulunuyor. İlki, lisans öncesi düzeydeki programdır. Bu program, halen parti kadrosu olup yüksek öğretim düzeyinde öğretimi henüz tamamlamamış olanlar içindir. Yarı zamanlıdır. Bu programda, parti kadroları bir yandan partideki mevcut işlerinde çalışırlarken, bir yandan da haftalık olarak belirli bir sıklıkla üniversite eğitimini tamamlamaktadır. Program dört yıl sürmektedir. Mezun olduklarında, sosyal bilim diploması almaktadırlar.
Okulumuz, lisansüstü eğitimin yüksek lisans, doktora gibi bütün modalitelerine sahiptir. Toplumun politik yönetimi ile ilgili bir doktora programı da bulunmaktadır. Hazırlanma çemberi böylelikle tamamlanmaktadır.
Bizim için çok önemli bir programımız daha var. Bunu “kısa kurslar” olarak adlandırıyoruz. Bu, kadroların “güncellenmesi”, “yetkinleşmesi” ile ilgili bir programdır ve az önce belirttiğim örgütlerin kendi kadroları, militanları ya da belirli çalışma kolektifleri için belirledikleri gereksinimler doğrultusunda verilen eğitimleri içermektedir.
Bu “kısa kurslar” çerçevesinde, dünyanın diğer ülkelerindeki partiler, siyasi örgütler ve hareketler ile de işbirlikleri yapmaktayız. Bu bize politik yönetim açısından katkıda bulunabileceğimiz alanları görme imkanı da sağlamakta.
Öğretimimizin bir dizi temel ilkesi bulunmakta. Bu ilkeler, geliştirdiğimiz bütün programlar için belirli bir ortak temel oluşturmakta.
Bunların başında, diyalektik karakter gelmekte. Programlar statik değiller. Sürekli olarak politik pratiğin gereksinimlerine yanıt verirler. Böylece, örneğin bir kongre ya da bugünlerde olduğu gibi bir yasanın halk tarafından benimsenmesi sürecini hazırladığımızda, içeriğin derhal güncellenebilmesi için programların geliştirilmesi gerekir. Bunlar, çözümleme, temellendirme ve geri besleme açısından vazgeçilmezdir.
İkinci olarak, bizim için, öğretimin iki öznesi vardır. Öğretmen ve öğrenci. Öğretmen de öğrenir, öğrenci de öğretir çünkü her ikisi için de dönüştürücü olan çok zengin bir pratik söz konusudur.
Üçüncüsü, tarihsel konularla ilgili hazırlık, öğretimdir. Tarih bilgisini ve üzerinde çalışılan olay, konu, alan ne olursa olsun, ideolojik düşünmeyi, akıl yürütmeyi içerir. Bu bizim için çok büyük bir öneme sahiptir.
Örneğin bugünlerde, Ian Kasırgası’nın neden olduğu gerçekten çok büyük tahribatı çözümleme sürecinin içindeyiz. Bu kasırganın yarattığı tahribat ancak halkımızın sahip olduğu ideolojik bir kale niteliği ile ve politik kültürle çözümlenebilir ve bu kasırganın yarattığı tahribatın ortaya çıkardığı durumun üstesinden ancak bunların yaratabildiği bir direniş kapasitesi ile gelinebilir. Bu tahribatın boyutlarını da ancak Küba halkının eğitim düzeyine sahip bir halk soğukkanlılıkla kavrayabilir. Partimizin Birinci Sekreteri Miguel Diaz-Canel’in vurguladığı önemli bir nokta, yaratıcılıkla ilgili. Çünkü söz konusu olan, sadece var olmak, var olmaya devam etmek değil, devrimi geliştirmek. Ve bu, iyi hazırlanmış bir halkı gerektirir.
Bizim için bilginin evrimsel niteliği de çok önemlidir. Üç hazırlık düzeyine sahip olduğumuz için, her zaman temel düzeydeki bilginin ne olduğunu ve her militanın, parti kadrosunun doğru kararları alabilmesi için bilgi düzeyini nasıl derinleştirmesi gerektiğini göz önünde bulundururuz.
Okul “zaman”ları arasında bir ayrım yapmaktadır. Her etapta partinin devrim sürecinin gelişimi için belirlemiş olduğu bir işlevi yerine getirir.
Şu anda partinin 8. Kongresinde alınan kararların uygulanması sürecinin içindeyiz. Bu kararlar üç alana ilişkindir: Ekonomik gelişme, barış için mücadele ve ideolojik sağlamlık. Bunlar gerçekleştirmeyi arzu ettiğimiz her şeyin üç temel ayağı.
Ülkemiz 63 yıllık devrim sürecinde korkunç, vahşi ve gayrı insani bir ablukaya maruz kaldı ve bu sürüyor. Nüfusun çoğunluğu ablukanın hep var olduğu koşullara doğdu. Bu, son yıllarda öyle bir dinamik yarattı ki, pandemiyle birlikte bizim için dünyanın diğer ülkelerine kıyasla çok daha karmaşık bir durum ortaya çıktı. Abluka bu şartlarda daha da sertleştirildi.
Önce Trump, ardından Biden ile… Ablukayı sıkılaştıran maddeler ve 250’ye yakın yaptırım niteliğinde “önlemler”… Küba bu son derece zor şartlarda Covid 19’a karşı aşılar üretmeyi ve nüfusunun 2 yaş üzerini aşılamayı başardı. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve ülkenin batısında ve orta bölgelerinde iki insanın yaşamını yitirmesine ve büyük hasara neden olan Ian Kasırgası’na dair neler söylemek istersiniz? Parti okulu ve Küba halkının komünist partisindeki kadroları bu zor duruma ilişkin nasıl bir özel katkıda bulunmakta?
Bu açıdan başkomutanımız Fidel Castro’nun vizyonu kadroların hazırlanması açısından paha biçilmez bir değere sahip. Fidel’in şöyle bir sözü var: “Kadrolar mücadelenin içinde oluşurlar”. Parti okulu öğrenmek, bilgi sahibi olmak ve yetkinleşmek yönündeki arzuları teşvik etmek açısından bir katkıda bulunmakta. Parti okulunun çalışması sürekli olarak, her zaman pratik ile bağlantılı, iç içe bir çalışmadır. Bu, kadroların çalışmalarını gerçekleştirebilmeleri için gelişmesi gereken yetkinlikleri ile ilgili. Okulumuz açısından bu yetkinliklerin üç temel bileşeni bulunmakta: kadroların sahip olmaları gereken bilgi, geliştirmeleri gereken beceriler ve devrimciler olarak sahip olmaları gereken değerler. Che kadroları devrimin omurgası olarak nitelemişti. Sadece bilgiye sahip olmak yeterli değildir. Yeterli bilgiye sahip olmak, becerileri geliştirmek, ama görevlere önderlik edebilmek için değerlere de sahip olmak gerekir. Bu, ifadesini genel olarak savunmada ve kasırga gibi olağanüstü durumlara karşılık verilmesinde bulur. Küba’da her yıl bir kasırga yaşanmakta. Bu olaya karşılık verebilmek hazırlık sürecinin bir parçasını oluşturur. Bu açıdan pratik eğitim süreçleri söz konusudur. Böylece öğrenciler becerilerini ve sahip oldukları değerleri geliştirirler. Bu kasırga ile ortaya çıkan durum ile ilgili olarak, şu özel bir önem taşımakta: İnsanlar yıllarca çalışıp didinerek elde ettikleri eşyalarını, evlerini yitiriyorlar. Bu, çok zor bir durum. Kendini başkasının yerine koyabilmek, o insana moral vermek, o insanda iyimserliği ve güveni yaşatmak… bunlar, öncülük edebilmeleri için komünistlerin sahip olması gereken beceriler ve değerler. Yine Fidel, “kadroların halkın içinden çıktıkları”nı söylemiştir. Halka öncülük etmek, destek olmak için.
Sormak istediğimiz bir soru da, ABD’nin Küba’ya karşı daha da sertleştirdiği ablukaya eşlik eden “konvansiyonel olmayan”, iletişimsel saldırısı ile ilgili. Bunu dijital araçlarla, medyayla, özellikle sosyal medyayla yürütüyor. Ve bu iletişimsel saldırı da oldukça şiddetli. Parti okulunun bu mücadeledeki yerine dair neler söylemek istersiniz?
Küba halkının 63 yıllık mücadelesi ideolojik bir savaşı da içeriyor. Bugün farklı senaryoların varlığı söz konusu. Ama nihai amaç aynı: Devrimi yok etmek. Bizim açımızdan üstesinden gelmemiz gereken önemli zorluklar var. Çünkü, kuşkusuz, bu savaşa milyonlarca dolar akıtan bir güç var karşımızda. Bu açıdan bütün teknolojiye sahipler. Bu ideolojik savaşta bizim başlıca silahımız halkımızı hazırlamak. Tabii sosyal medya ağlarında da. Bu dijital ağlarda bir mikro dünya yaratıyorlar. Küba bu sosyal medya ağlarında yaratılan Küba değil. Küba çok çeşitliliğe sahip olan bir gerçeklik ve Küba halkı bu çeşitliliği, büyük çoğunluğuyla, yeni Aileler Yasası’nda yansıttı ve 25 Eylül’deki bir referandum ile onayladı. Kuşkusuz sosyal medya ağlarında da bir çalışma yürütmek gerekir ancak biz şöyle diyoruz: İdeolojik etki, ideolojik kavga, devrimin savunusu sürekli olarak doğrudan, bire bir, insandan insana, insana dokunarak yürütülmelidir. Ve bunun yanı sıra dijital ağlarda da. İnsanlarla teması asla ihmal edemeyiz. Telefonda yazmak değil, insana dokunmak. İnsanın ona eşlik edildiği hissine, insani sıcaklığa olan ihtiyacına karşılık verebilmek. Bu çok değerli. Afektif etki düzeylerinin yerini hiçbir şey tutamaz. Tabii, sosyal medya kullanımının, özellikle genç kuşaklar açısından, onları devrime karşı etkilemek üzere bir yerinin olabileceğinin farkındayız. Bunu çok ölçüsüz bir tarzda yapıyorlar. Kendimizi buna hazırlıyoruz, bu kavgaya da. Partimizin bütün düzeylerdeki bütün kadroları açısından söylüyorum. Genç Komünistler kendi medyalarına sahipler. Mücadeleyi süreklileştirmek, Küba’nın gerçekliğini göstermek için. Küba devletini başarısız göstermeye, sosyalizmin yaşayabilirliğinin olmadığını göstermeye çabalıyorlar. Bu sürekli olarak mücadele etmeyi gerektiriyor. Biz sosyalizmi inşa etmeyi sürdürüyoruz. Tabii bu ideolojik mücadele sadece parti okulumuz üzerinden değil, bütün parti örgütleri üzerinden yürütülüyor. Üniversitelerde, gençliğin özellikle yoğun olduğu sektörlerde, kesimlerde. Gençliğimizi sürekli olarak bilgi sahibi kılmamız gerekiyor.
Genç Komünistlerin, Paris Komünü’nden esinle parklarda gerçekleştirdikleri “La Comuna“ (“Komün”) etkinlikleri gibi…
Kesinlikle.
Küba halkının çoğunluğunun referandumla onayladığı Yeni Aile Yasası’na dair düşüncelerinizi öğrenmek isteriz. Bu, mevcut karmaşık durumun ortasında büyük bir başarıyı ifade ediyor. İnsanlık tarihinde ilk kez bir Aile Yasası halkın onayına sunuldu ve halk tarafından onaylandı. Yeni Aile Yasası’nın Küba’nın bugünü ve geleceği için önemi nedir?
Biz Küba’da bu tür önemli adımların halkın onayına sunulmasına alışkınız. Devrimin ilk yıllarında Fidel bunu meydanlarda milyonlarca insanın bir araya gelmesiyle yaptı. Sonra, işçi meclisleri geldi. Bu tür adımların emek kolektiflerinde tartışılması. 2019’da yeni Anayasa’yı onayladık, kabul ettik.
Bu şu anda insan toplumunun sahip olduğu en ileri anayasa…
Anayasa da bir tartışma süreci ve referandumla kabul edildi. Yeni bir Aile Yasası’nın yapılması ve halkın oyuna sunulması bu yeni Anayasa uyarınca gerçekleştirilen bir adım.
Bu süreçlerin bizim için çok büyük önemi var. Birincisi, sosyal adaletin ve devrimin değerlerin ailelerden geçtiğinin bilincindeyiz. Toplumda var olan ailelerin sahip oldukları çeşitliliği ve sahip oldukları hakları anlamak gerekiyor. Ayrımsız, bir politik söylem olarak değil, yasal bir güvence ile.
Küba halkı sadece bu yeni Aile Yasası’nı onaylamak için sandığa gitmedi, sandıkta bir araya gelmedi. Öncesinde, mahalle, semt düzeyinde bir araya geldi. Komşularımızla tartıştık.
Binlerce toplantıda…
Binlerce toplantıda.
Yasa maddelerinin % 60’ı bu toplantılarda değiştirildi. En son onaylanan versiyonu öncesinde 27 versiyonu oldu. Bizim için Yasa geleceğin de bir ifadesi. Ailelerimizde sahip olduğumuz çeşitliliği tanıdığımızın, kabul ettiğimizin elle tutulur bir ifadesi. Toplumun özlemini duyduğu ve sürekli olarak oluşturduğu, kurduğu sevginin, duygunun, değerlerin bütün kapasitesini içeriyor. Beşikten itibaren. Bu nedenle bizim için olağanüstü bir değere, öneme sahip. Tam da bu nedenle, düşman tarafından manipüle edilmeye çalışıldı. Çünkü düşmanımız neyin söz konusu olduğunu biliyor.
Yeni Aileler Yasası dışlamıyor. Kapsıyor. Yeni Aileler Yasası devrimin yeni bir kalesi daha anlamına geliyor.
Küba, sosyalizmin bayrağını 63 yıl boyunca en yüksekte tuttu. Bu, SSCB’nin çözülüşünden sonrası için, günümüz için daha da geçerli. Bu, aynı zamanda, insanlığın gelişimine büyük bir katkı anlamına da geliyor. Küba, insanlığın sosyal adalet özleminin somut, eller tutulur bir kalesi, sizin de ifade ettiğiniz gibi. Dünya halklarının Küba halkına yönelik tarihsel bir sorumlulukları var. Bizler, Fidel’in dediği gibi, “Küba halkının yeneceği”ne bütün kalbimizle inanıyoruz. Dünya halklarının Küba ile dayanışmayı özellikle günümüz şartlarında güçlendirmeleri, yükseltmeleri gerekiyor. Bu açıdan, Türkiye halkına nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Bu tür bir mesajın öncelikle, halktan halka bir teşekkürü içermesi gerekir. Uzun yıllar boyunca, çeşitli biçimlerde sergilenen dayanışmanın büyük bir değeri var. Haklı davalar için birleşmemiz gerek. Türkiye halkına Küba’da bugün var olan ışığın her zaman var olacağını, bu davanın dünya halklarının daha iyi bir toplum davası olduğunu söylemek isterim. José Marti’nin dediği gibi: “Herkesle birlikte ve herkesin iyiliği için”.