Küba’da üretilen çeşitli kanser aşı ve ilaçları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son dönemde kamuoyunun gündemine oturmuştur.
Bu haklı ilginin kaynağında Küba’ya özgü bazı gerçekler yatmaktadır.
Birinci gerçek, Küba’da üretilen bazı kanser aşı ve ilaçlarının öncü niteliğinde olmasıdır. Dünyada muadili olmayan bu aşı ve ilaçların çareleri tükenmiş hasta ve hasta yakınları için paha biçilmez bir umut ışığı yaktığı açıktır.
İkinci gerçek, Küba devletinin bahsi geçen aşı ve ilaçları Küba yurttaşlarına ücretsiz olarak temin etmesidir. Küba Cumhuriyeti Anayasası, her aşamadaki sağlık hizmetlerini olduğu gibi kanser tedavisini de temel insan haklarından biri olarak güvence altına almıştır.
Üçüncüsü, Küba’nın ürettiği aşı ve ilaçları yoksul ülkelerle paylaşması ve hatta bu ülke halklarının ihtiyaçlarına yönelik özel araştırmalar yürütmesidir. Küba devletinin sağlık alanındaki önceliğini kendi yurttaşları oluşturmaktadır; ancak sağlık alanında uluslararası dayanışma, sosyalist Küba’nın en takdire şayan erdemlerinden biri olmaya devam etmektedir.
Dördüncüsü, yukarıda sıralanan gerçeklerin ABD ablukasıyla cendereye alınmış küçük bir ada ülkesinde yaşanıyor olmasıdır. Son derece mütevazı koşullar altında çalışma yürüten Kübalı bilim insanlarının belirli alanlarda ulaştığı bilimsel düzey trilyon dolarlık ilaç tekellerine ‘nal toplatmakta’, elde edilen her kazanım büyük bir özveriyle Küba halkının ve diğer yoksul halkların hizmetine sunulmaktadır.
Kuşkusuz başka nedenler de mevcuttur ama Küba’nın kanser aşı ve ilaçlarının ülkemizde yarattığı ilgide bu gerçeklerin yarattığı merak, umut, takdir, hayranlık ve bazen de şaşkınlığın rolü büyüktür.
Ancak Küba’nın gerçekleri ile dünya ve ülkemiz gerçekleri örtüşmemektedir. Dünyada ve ülkemizde sağlık sektörünün ticarileşmiş olması, Küba’daki tedavi olanaklarını kâr kapısı olarak gören çevrelerin türemesine ve ihtiyaç sahibi hasta ve hasta yakınlarının yasal olmayan yollardan ve çoğu zaman boş umutlarla yönlendirilmesine yol açmaktadır.
Küba Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği, geçtiğimiz aylarda bu konuda kamuoyunu uyarıcı açıklamalarda bulunmuş ve Türkiye’de hiçbir kurum veya kuruluşun Küba’ya ‘sağlık turizmi’ düzenleme yetkisi bulunmadığına dikkat çekerek Küba’daki tedavi olanaklarına ilişkin en sağlıklı ve güvenilir bilginin şu an için elçilik kanalıyla temin edilebileceğini vurgulamıştır.
Büyükelçilik tarafından yapılan açıklamanın, ‘sağlık turizmi’ düzenleme yetkisi olduğunu iddia eden bazı kesimleri rahatsız ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim geçtiğimiz günlerde çeşitli medya organlarında çıkan haberler, çıkarları zedelenen çevrelerin Büyükelçiliği ve Küba sağlık sistemini hedef alan bir karalama kampanyasına hazırlandığına işaret etmektedir. Kampanya kapsamında, sözde hasta yakınları tarafından imzalanacak olan bir ‘şikayet dilekçesinin’ dolaşıma sokulması ve Küba sağlık sisteminin Türkiye’deki hastalara ‘ambargo uyguladığına’ ilişkin kara propaganda yapılması planlanmaktadır.
Derneğimiz ne Küba halkını, ne onun ülkemizdeki temsilcisi olan Büyükelçiliği, ne de büyük bir özveriyle hizmet veren Küba sağlık sistemini hedef alan böylesi alçakça girişimlere tenezzül edilmeyeceğini ümit etmektedir.
Geçmişte kimi siyasetçiler tarafından sarf edilen kendini bilmezce sözler bir yana, Türkiye halkı daima Küba halkıyla büyük bir sevgi ve kardeşlik bağı içinde olmuştur. Derneğimiz, bu sevgi ve kardeşlik bağına kişisel çıkar uğruna zarar vermeyi göze alacak her türlü girişimin karşısında olacağını kamuoyuna saygıyla duyurur.
14 Kasım 2016
José Martí Küba Dostluk Derneği Yönetim Kurulu