Küba’da Gönüllü Çalışma
Küba’da gençliğin örgütlendiği kitle örgütü Komünist Gençler Birliği (Unión de Jóvenes Comunistas – UJC), ilk defa 1962 yılında 4 Nisan’da kuruldu. Dolayısıyla birlik, devrimin ardından Küba Komünist Partisi adının benimsenmesinden (1965) daha evvel, fakat Küba Devrimi’nin sosyalist karakterinin ilan edilmesine vesile olan Domuzlar Körfezi çıkarmasından (1961) daha sonra kurulmuş.
4 Nisan, her sene Küba’da çeşitli programlarla kutlanır. UJC, bu sene 4 Nisan günü kutlamalarını nasıl yapacağını açıkladı: kitlesel bir gönüllü çalışmayla. Aslında program bundan ibaret değil, önümüzdeki haftadan itibaren çeşitli kültürel ve sportif aktivitelerle etkinlikler başlıyor. Fakat tarihsel anlama sahip 4 Nisan günü, gönüllü çalışmaya ayrılmış durumda.
Gönüllü çalışma, benim bildiğim kadarıyla en azından Fidel ve arkadaşlarının isyan günlerinden beri süregelen bir politika, öncesini bilmiyorum. Sierra Maestra’da genç gerillalar, Batista ordusunu sokmadıkları kendi topraklarını elde edip bu topraklardaki toplumsal yaşamı ve ilişkileri de değiştirmeye başladıklarından beridir uygulanıyor. O zamanlar da, elbette acil bir durum olmadıkça, gerillalar hem kendi üslerinin ihtiyaçlarını sağlamak, hem de bazen köylülere yardım etmek için gönüllü çalışma sistemi uygularlarmış.
Daha sonra devrimin ardından Che’nin önce – bir süre sonra Sanayi Bakanlığı’na dönüşecek olan – Sanayi Departmanı’nın, ardından da Merkez Bankası’nın başına getirilerek, Küba’da ekonomik hayatın örgütlenmesinde temel görevler üstlenmesiyle birlikte, gönüllü çalışma esası bir gerilla faaliyeti olmaktan çıkarılıp toplumsal hayata içkin bir faaliyet biçimi haline getirildi.
Che Guevara’nın gönüllü çalışma ilkesini bu şekilde toplumsallaştırmasında, sosyalizmin değerlerinin, günlük yaşamın pratiklerine içkin hale getirilmesine verdiği önem görülebilir. Che, kişilere verilecek etik derslerinin yanı sıra bu gibi paylaşmayı, toplumsal sorumluluğu pratikte yaşatacak uygulamaların da çok önem taşıdığını düşünürdü. Bugün Küba, Che’nin bu politikada ısrar etmesinde haklı olduğunu ortaya koyuyor.
Küba’da günlük yaşamda gönüllü çalışma, 4 Nisan gibi önemli gün ve haftalarda anımsanan nostaljik bir uygulama değil, gerçekten günlük hayata içkin, kimsenin yadırgamadığı bir gerçeklik. Nasıl oluyor Küba’da gönüllü çalışma? Örneğin bir apartman sakinisiniz, ve apartmanın yan tarafında boş bir arsa var. Tropik Küba’da otların uzama hızı ve sivrisineklerin bireyi çileden çıkarma kapasitesini biliyorsanız, bu arsanın temizlenmediği takdirde başa bela olacağını da bilirsiniz. Fakat Küba’da bu durumda belediye aranmaz apartman sakinlerinin olağan toplantılarında sorunu çözmek için gönüllü çalışma tarihleri belirlenir, o günlerde dileyen apartman sakinleri gönüllü olarak çalışırlar. Evet, uygulama kesinlikle işe yarıyor. Sosyalizm, gönüllü çalışmayı kişilerin etik bir değeri haline getirmeyi başarmış.
Ya da örneğin üniversite öğrencisisiniz, yurtta kalıyorsunuz. Bir defa, Küba’da yurt öğrencileri, gönüllü çalışmanın dışında zaten çalışırlar: Binalar, yurdun bahçesi gibi ortak alanların temizliği, nöbetleşe gruplar halinde yapılır. Fakat örneğin yurttaki odalardan birinin içini temizleyip biraz düzenleyerek parti odası haline getirme kararı alındı: Genellikle Pazar günleri dileyenler hep beraber çalışır, odayı düzenlerler. Çalışan bulunur hele ki partilerde kullanmak için oda yapıyorsanız, çok çalışan bulunur.
Sahi, çalışmayla özel gün mü kutlanır demeyin. Romsuz, müziksiz gönüllü çalışma mı olur? Bir yerden elektrik bulunup müzik açılır, rom şişeleri elden ele uzanır illa ki. Eğer ki çalışmaya katılanların sayısı fazla ve çalışma saati fazlaysa, kocaman kazanlarda pişirilen sebzeli bir domuz yemeği olan caldosa pişirilip yorgunluğun üzerine hep beraber yenmesi de olağandır. Artık Kübalılar bu uygulamayı ne kadar içselleştirdiler, bunun anlamını ne kadar kanıksadılar bilemiyorum fakat dışarıdan, “öbür dünya”dan gelen birisiyseniz, bu çalışmadan büyük bir haz alacağınızı söyleyebilirim. Ve bu hazzın sebebi, emin olun, sadece işin içinde rom ve müzik olması olmayacaktır…
—
Bu hafta meselenin diğer yüzüne, yani Komünist Gençlik Birliği ve benzeri kitle örgütlerinin Küba’da günlük yaşamdaki yerine değinemedik, bunu ilerideki haftalara bırakalım.
Gelen sorular için teşekkürler, bazı soruları elimden geldiğince yanıtlamaya çalışacağımı söylemiştim. Sorulardan birisi, geçen hafta bahsettiğim jinetero’ları engellemek için Küba devletinin önlem alıp almadığı şeklindeydi. Elbette alıyorlar! Fakat Kübalılar, kapitalizmde emniyet politikalarını belirleyenlerin, çoğu zaman bilseler bile pek kafa yormadıkları bir gerçeği, böylesi toplumsal kategorilerin, toplumsal ve genelde ekonomik bir gerçekliğe dayandıklarını iyi bilirler. (Jinetero’lar için “toplumsal bir kategori” dememiz, bunların sayısı hakkında ürkütücü bir izlenim uyandırmasın: Havana gibi iki milyonun üzerinde nüfusa sahip bir şehirde, turistik yerleri işgal edecek birkaç bin jinetero geçen hafta bahsettiğimiz etkiyi yaratmaya yeter de artar.) Dolayısıyla asıl alınan önlemler, polisiye tedbirler değil toplumsal çözüm çabaları.
Bir başka soru, ilk haftaki Kitap Fuarı haberinden hareketle Küba’da kitap fiyatlarıyla ilgili oldu. Türkiye’de diyelim ki normal bir kitap için fiyat aralığını 7-30 lira olarak düşünürsek, Küba’da bu aralığın Türk parasıyla karşılığı 25 kuruş-1,25 lira arasında olduğunu söyleyebiliriz. Küba’ya dışarıdan okumaya gelen, ve kelimenin birinci manasında da okumayı seven öğrencilerin, Küba’da kitap fiyatları mevzusu her açıldığında “Vallahi burası cennet” demeleri boşa değil… Artık sona eren kitap fuarı boyunca satılan kitap sayısının da bir milyonu geçtiğini ekleyelim. 11 milyonluk bir ülke için ciddi bir miktar olsa gerek.
Yiğit Günay’ın soL Haber Portalı’ndaki