Tıbbi etkileri nesiller süren Çernobil kazasının sonuçlarını katmerleştiren şey Sovyetler Birliği’nin dağılması ve bölgedeki sağlık sisteminin çökmesi oldu. Aynı sebeple derin bir iktisadi krize sürüklenen Küba ise bu en karanlık döneminde 10 bin kilometre uzaktaki çocuklara yardım elini uzatmakta tereddüt etmedi. Hem de sembolik olarak değil, 25 yıl boyunca…
“Bizim bakış açımızın sırrı ne? Olgular gösteriyor ki insan sermayesi, finansal sermayeden daha fazlasını beceriyor. İnsan sermayesinde sadece bilgi ve birikim değil aynı zamanda politik bilinç, etik, dayanışma ruhu, insani duygular, fedakarlık hissi, kahramanlık ve çok azla çok şeyi yapabilme kapasitesi de var.”[i]
26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Pripyat kentinde bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nde nükleer güç reaktöründe korkunç bir kaza gerçekleşti ve iki patlama yaşandı. Art arda gerçekleşen dev patlamalarla atmosfere yayılan 50 ton nükleer yakıt nedeniyle açığa çıka radyasyon Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.
Radyoaktivite, sadece felaketin yaşandığı Ukrayna’yı değil ülkemizin de arasında yer aldığı İsveç’ten Ermenistan’a uzanan bir geniş bir coğrafyayı etkiledi. Kaza nedeniyle yaşanan ölümler felaket sırasında reaktörde olan 31 işçiyle sınırlı kalmadı.
Felaket sonrasında gönüllü olarak katıldıkları temizlik faaliyetlerinde yüksek dozda radyasyona maruz kalan 600 bin kahraman için de kansere bağlı ölümlere yol açtı. Ukrayna hükümeti 3 gün içinde hızlıca bölgede yaşayan 116 bin kişiyi tahliye etti.[ii] Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün 2005 tarihli “Çernobil: Kazanın Gerçek Ölçümü” başlıklı rapor incelendiğinde bahsi geçen ve çoğunluğu çocuklarda ve ergenlerde görülen 4000 tiroit kanseri vakası nükleer felaketin uzun soluklu etkilerini gözler önüne seriyor.
Radyasyon yağmurlarıyla toprağa, hayvanlara ve insanlara ulaşan radyoaktivite sonraki kuşaklara da aktarılan ve bugün hala devam eden kanser hastalıklarına yol açtı.
Küba’nın yardım eli
Küba, 1990 yılında ölçeğine ve mesafesine bakmadan radyasyondan etkilenen çocuklarla ilgilenmek üzere Küba Çernobil Kurbanları İçin Tıbbi Yardım Programı’nı başlattı.
Küba’dan bölgeye giden bir medikal ekip tarafından Küba’ya getirilen çocuklar, yerel yetkililerin koordinasyonu ile belirleniyordu ve tedavi programına yerleştirilecek çocukların seçimindeki ana kriter söz konusu çocukların mevcut sağlık durumları ile iyileşme potansiyelleriydi.
29 Mart 1990’da Küba’ya gelen ölümcül derecede hasta 139 çocuktan oluşan ilk grup çocuk havaalanında bizzat Fidel tarafından karşılandı.
Küba’ya getirilen ilk hasta grubunun tedavisine Havana’da başlandı. Kısa bir süre sonra Ukrayna ile birlikte, kazadan en fazla etkilenen diğer iki ülke olan Rusya ve Beyaz Rusya’dan da Küba’ya hasta nakilleri gerçekleşti. Az sayıda olmakla birlikte Moldavya ve Ermenistan kökenli hastalar da program dahilinde tedavi gördüler.
Havana’ya 27 km mesafede kurulan Tarara Pediatri Merkezi’nde programın ilk döneminde tedavi edilen hastalar sadece radyasyon kaynaklı kanserden değil, travma sonrası stres bozukluğundan da mustariptiler. Dolayısıyla Çernobil Programı çerçevesinde Tarara’da görevlendirilen sağlık ekibi sadece onkologlardan değil aynı zamanda aralarında pediyatristlerin, psikologların, dişçilerin ve başka uzmanlık alanlarında çalışan sağlıkçıların da bulunduğu bütüncül bir ekipti.
Programa katılan çocukların eğitimlerini sürdürmeleri için de gerekli koşullar da sağlanıyordu elbette, Tarara’da görevli tüm uzmanlar, çocukların ana dilini konuşuyordu.
Tıbbi hizmetler, Tarara’da üç düzeyde yürütülüyordu. Birinci düzey, aile hekimliğine dayanan ve hastalara evlerinde verilen tıbbi yardım hizmetini kapsıyordu. İkinci düzey, Tarara’daki pediyatri hastanesinde uygulanan tedavileri içeriyordu. Üçüncü düzey ise çeşitli tıbbi kuruluşların verdikleri uzmanlık hizmetlerinden oluşuyordu. Örneğin kemik iliği nakli gerçekleştirilen çocuklar 5 yıllık tedavinin ardından yüzde 98 iyileşme oranıyla evlerine dönüyor, kötücül tümörlü hastaların yüzde 93’ü tedavi ediliyor ve iyileşiyordu. Ayrıca pek çok hastada rastlanan psikolojik sorunlar da tedavi kapsamında ele alınıyordu.[iii]
1996 tarihli DSÖ raporuna göre o tarihe kadar Küba, bölgede radyasyondan en çok etkilenen 3 ülkedeki toplam 659 yerleşim bölgesinden (82 Belarus, 421 Ukrayna, 156 Rusya) 5-15 yaş aralığında 4506 çocuğu tedavi etti. [iv] 1997 yılına gelindiğinde Çernobil Programı çerçevesinde Ukrayna, Belarus ve Rusya’dan 13 bin 414 çocuk ve 422 yetişkin tedavi edilmişti.[v]
1990 yılında başlatılan Küba Çernobil Kurbanları İçin Tıbbi Yardım Programı kapsamında bugüne kadar 24 binden fazla hasta tedavi edildi ve bu hastaların 20 binden fazlasını çocuklar oluşturdu[vi]. Bugün hala Küba’da 800 Çernobil çocuğu tedavi görüyor[vii].
1 Nisan 2010 tarihinde Çernobil’deki nükleer kazadan etkilenen ve Küba’da tedavi gören çocukların annelerinin yaptıkları bir açıklama Küba’nın, Küba sosyalizminin, insani değerlerin hızla aşındığı dünyamızda, insanlık açısından ne denli önemli bir kazanç olmaya devam ettiğini göstermesi açısından çarpıcı.
Uluslararası Çernobil Ukrayna Fonu ve Çernobil faciasından etkilenen çocukların anneleri;
Bizler, Uluslararası Çernobil Ukrayna Fonu ve Çernobil faciasından etkilenen çocukların anneleri olarak, yeryüzündeki tüm vicdanlı insanlara sesleniyoruz: kelimelerimizi ciddiye alın çünkü kelimelerimiz, ana yüreğinin derinliklerinden gelmektedir.
Bir anne için hayattaki en büyük talihsizlik, evladının hastalığıdır. 1990 yılında, Küba ve Başkomutan Fidel, Ukraynalı hasta çocuklara yardım elini uzattığında, Küba halkının bu kahramanlığını değerlendirmeden edemedik ve hasta çocuklarla ilgili olarak bir Ukrayna-Küba Programı olan “Çernobil Çocuklarından” daha insani bir eylemin mevcut olmadığını tüm dünyaya duyurmak istiyoruz.
Tüm kalbimizle, yüce Küba halkına, bilgili yöneticilerine, bu programı hayata geçiren Fidel Castro’ya ve şu an yönetimi üstlenen Raul Castro’ya, Çernobil faciasından etkilenen Ukraynalı çocuklar için tüm yapabildiklerinden ötürü minnettarız.
Hayatta öyle şeyler vardır ki parayla ne alınabilir ne de satılabilir: dostluk, zor anlarda yardımlaşma ve destek gibi ve bu da Küba ve Ukrayna halklarını birbirine sıkı sıkıya bağlamaktadır.
Biz, Ukraynalı annelerin samimi ve haklı sesini tüm dünya halklarının duyacağına inanıyoruz.
Ve tüm dünyada Özgürlükler Adası olarak tanınan ve asla, hiç bir koşulda, insan haklarının ihlal edilmediği Küba’dan daha özgür başka bir ülkenin yeryüzünde mevcut olmadığını duyurmak istiyoruz.
Biz, Ukraynalı anneler, tüm kalbimizle, Küba Cumhuriyeti Hükümeti ve halkına, çocuklarımızın tedavisinden ötürü teşekkür eder ve Çernobil’in kara kanatlarının ilelebet ortadan kaybolmasını ve iki yüce halk arasındaki dostluğun ömür boyu sürmesini diliyoruz.
Yaşasın Küba! Yaşasın Ukrayna![viii]