Kumandan’ın bedenen aramızdan ayrılışı üzerine bugünlerde yayınlanan binlerce haber arasında gözüme kısacık bir röportaj çarpıyor: Cienfuegos ili radyosundan Amelia Duarte’nin Alicia Alonso ile birkaç dakikalık röportajı…
Röportajda Fidel hakkında sorular sorulduğunda Alicia özellikle yanıtlamaktan kaçınıyor ve “Fidel üzerine konuşmak istemiyorum, çünkü ağlamaya başlıyorum” diye yanıt veriyor. Yanıtı verirken gazetecinin ellerini sımsıkı tutuyor. Röportajın yapıldığı odanın duvarında Alicia ile Fidel’in bir fotoğrafı ve Alicia’nın elinde Fidel’in Küba’sını anlatan bir gazete bulunuyor.
Bu görüşme üzerine günlerdir Küba’nın sanat ortamını düşünüyorum. Küba’nın sanatı üzerine yazmak istiyor ama bir türlü nereden başlayacağımı bulamıyorum. Çünkü onca örnek ile Alicia’nınki gibi binlerce duygu boğazımda düğümleniyor.
Küba’nın 96 yaşına girecek büyük bir değeri var: Alicia Alonso.
Fidel’in muazzam desteği ile Küba Balesi’ne ruhunu vermiş, onu evrensel kılmış bir balerin. Küba Ulusal Balesi’nin kurucusu, sanatsal ve idari yöneticisi.
Alicia’nın bir sanatçı olarak Batista cehenneminde nasıl barınamadığını, ABD’ye gidişini, orada uğradığı ayrımcılıkları ve nihayet Küba Devrimi ile anavatanında sanatını halkı ile buluşturabildiğini hatırlıyorum.
Kumandan’ın vefatı sonrası sözlerini Raul Torres’in yazdığı ve diğer Kübalı sanatçılarla seslendirdikleri kolektif eseri dinliyorum. Dinlerken Küba’nın bu güzel insanlarının eserinin bir eser olmaktan öte anlamlarını düşünüyorum.
Devrim’in ilk yıllarında daha evvel hiç sinema izlememiş dağ köylerine beyaz perdeyi ulaştıran sinemacıları hatırlıyorum. (1)
Geçtiğimiz Ekim ayı başında Matthew Kasırgası adanın doğusunu şiddetli biçimde vurduğunda bir taraftan köyleri ve kentleri yeniden ayağa kaldırmak için gönüllüce çalışan bir taraftan da çocuklara, gençlere, yaşlılara, kadın ve erkeklere moral olmak için sanatlarını afet bölgesine taşıyanlar Raul Torres gibi sanatçılar değil miydi?
Alicia Alonso’nun yaptığı tek şey bir yüksek sanat olarak baleyi halk ile buluşturmak mıydı? Küba Devleti’nin sağladığı tek şey, sanatsal üretime erişim için Küba halkına gişe ücretlerini asgari seviyede tutması mıydı?
Örneğin, henüz dünyada hiç konuşulmuyorken Alicia Alonso öncülüğünde Küba halkı dansın ve balenin tedavi edici rolü üzerine deneyimler elde ediyordu.
Bugün hala otistik, down sendromlu, duygu durum bozukluğuna ve diğer çeşitli sinir sistemi rahatsızlıklarına sahip çocuklar düzenli olarak devlet güvencesiyle bale okuluna götürülüyor. Uzman doktorlar, sosyal hizmet görevlileri ve diyetisyenler kontrolünde usta balet ve balerinler ile düzenli olarak çalışıyorlar. Bale ile çocukların sağlıklarında ciddi bir düzelme kaydedildiği gözleniyor.
Küba’da çok rastlanmasa da aile içi şiddet, alkolizm vb. durumlara maruz kalan çocuklar da bale okulundaki programlara yine devlet güvencesiyle katılıyor ve oradan edindikleri formasyonla bulundukları mahalli birimde birer küçük öncüye dönüşüyorlar.
Geçtiğimiz yıllar boyunca Küba’nın çeşitli kentlerine ve köylerine gitme olanağı yakaladım. Bu köylerin ve kentlerin benzerlikleri ve farklılıkları üzerine düşünüyorum.
Tüm kentlerde ve tüm köylerde en az bir, çoğu durumda birden çok kültür merkezi bulunuyor. Her köyün ve her kentin muhakkak sanatçıları var. Kübalı her ailenin sanatın bir dalıyla şu ya da bu şekilde ilişkisi bulunuyor. Hatta Küba halkı içinden öyle sanatçılar yetiştiriyor ki en ücra mahalleler birer yaşam merkezine dönüşüyor.
Örneğin öncesinde çöp ve atık içinde yaşayan, sosyal sorunlarla boğuşan semtlerde duvar resimleri ve atık malzemelerin geri dönüştürülmesi yoluyla oluşturulan eserler ile semt sakinlerinin hayatı değişmiş durumda.
Yine bir kenar mahallenin sanatçısı öncülüğünde çocuklar merkezinde örgütlenen “Birlikte dans ediyor ve şarkı söylüyoruz” gibi projelere denk geliyorum.
Yıllardır mahalle mahalle dolaşıp “Mahallenin Şarkısı’nı” söyleyen Silvio Rodriguez’i görüyorum.
Fidel’den önce ayrımcılığa uğrayan siyah yurttaşların ülkeye kazandırdıkları Afrika kültürleri ulusal miras olarak korunuyor ve yaşatılması için devlet desteğiyle programlar oluşturuluyor.
Küba’da bazı dağ köylerini de ziyaret ettim. Dağ köylerinde “Genç Yaratıcılar Evi” adı verilen kültür merkezlerine rastlamak mutluluk vericiydi. Köylerin meydanlarında çocukların ve gençlerin oluşturduğu programlarla köy sakinlerine konserler vermesi ve birer kolektif paylaşım ortamının öncüleri haline gelmeleri çok etkileyiciydi.
Yanlış anlaşılmasın her şey gençler çevresinde örülmüyor. Adanın yaşlıları da sanata her an erişebiliyor. Tüm kentlerde Yaşlılar Evi’nde el becerilerini ve zihni diri tutmak için çeşitli egzersizler yaparken sanatsal üretimler de göz ardı edilmiyor. Dans ediyor, şarkılar söylüyor, resimler, seramikler, heykeller yapıyorlar.
Küba’nın sanatçıları örgütlü. Yazarlar ve Sanatçılar Birliği’nde (UNEAC) örgütlü sanatçılar seçkin bir kesimin değil tüm bir toplumun aynası. Sanat Küba’da sosyal sorunları dahi tartışırken çıkar karşıtlıklarına değil birliğe ve toplumun iyiliğine ışık tutuyor.
Küba’nın güzel sesli sopranosu Diana’nın 90’lı yılları tasvir ederken söyledikleri geliyor aklıma. Hani Fidel’in iki kat ablukaya maruz kaldık dediği, muazzam bir yokluk ile karşılaştıkları yıllar. Enerji kaynakları yeterli gelmediğinden uzun elektrik kesintilerinin olduğu yıllar. Hatta öyle ki Kübalıların elektrik kesilmezdi, elektriğin verildiği saatler olurdu diye betimlediği zamanlar. O uzun karanlık gecelerde ailece şarkılar söyleyip birlikte vakit geçirme kültürünün nasıl yerleştiğini anlatıyordu Diana, Devrim’i kutladığımız bir etkinlikte sahne almak için Ankara’ya geldiğinde. Sanatın o günlerde nasıl yaşamsal olduğunu vurguluyordu. İnsanları birbirine nasıl bağladığını, kendi gerçekliklerine yabancılaşmamaları için nasıl hayati öneme sahip olduğunu.
Küba’nın kültür ortamının oluşumunda sosyalizmin bütünleşik programları önemli rol oynuyor elbet. Kültür ve Eğitim Bakanlığının ortak programları ile müzeler birer dersliğe çevrilebiliyor, Kübalı çocuklar aldıkları estetik eğitimi ve yönlendirmeler ile kişilikleri gelişkin birer yurttaşlar olarak yetişebiliyorlar.
Okullardaki sanat derslerini, sanat kulüplerini, ilkokuldan itibaren zorunlu tutulan sanatsal etkinliklere katılımı ve sanat okullarını, yüksek sanat okullarını düşünüyorum. Olmayan imkânlarla insana, insanın kişisel gelişimine yatırım yapan Küba Devleti’ni…
Kübalı dostlarımdan çok defa duyduğum gibi geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca Küba Devrimi’nin en büyük eserlerinden biri belki de kültürel dönüşüm. Sosyalizmin devraldığı Batista enkazı çoktan yerini iyi insanlara, geleceğe güvenle bakan, yurtsever Kübalılara bırakmış durumda.
Sevgili Raul Torres’in Kumandan Fidel için yazdığı ve seslendirdiği parçanın sözleri: (2)
Diyorlar ki bugünlerde meydanda
Camilo ile Marti’yi
Ata binerken görmüşler.
Ve konvoyun önünde
Senin için
Binicisiz yavaşça giden bir at…
İyileşmeyen yaraları geri geldi
Kadınların ve erkeklerin
Seni bırakmak istemeyen.
Bugün kalbimiz göğsümüzden fırlıyor,
Ve senin halkın acı çekse de,
Sana veda etmek istemiyor.
İnsan! Sana şükran duyanlar hep yanında.
Nasıl da özleyeceğiz kahramanlıklarını.
Ölüm bile seni aldığına inanamıyor.
İnsan! Seni sonsuz bildik biz.
Olofi ve İsa gibi,
Sana yakılmış mumu olmayan tek bir sunak yok.
Bugün sana Kumandan demek istemiyorum,
Ne sakallı, ne de dev,
Hakkında bildiğin her şeyi.
Bugün sana “babam” diye haykırmak istiyorum,
Elimi bırakma,
Hala sensiz yürümeyi bilmiyorum.
İnsan! Sana şükran duyanlar hep yanında.
Nasıl da özleyeceğiz kahramanlıklarını.
Ölüm bile seni aldığına inanamıyor.
İnsan! Seni sonsuz bildik biz.
Olofi ve İsa gibi,
Sana yakılmış mumu olmayan tek bir sunak yok.
İnsan! Sana şükran duyanlar hep yanında.
Nasıl da özleyeceğiz kahramanlıklarını.
Ölüm bile seni aldığına inanamıyor.
İnsan! Seni sonsuz bildik biz.
Olofi ve İsa gibi,
Sana yakılmış mumu olmayan tek bir sunak yok.
Diyorlar ki bu sabah meydana,
Sığmıyor artık daha fazla küheylan,
Diğer uçtan gelen.
Sırtında kanatları,
Umutsuz kahramanlar,
Burada buluşma sözü vermişler.
Ve konvoyun önünde
Senin için
Binicisiz yavaşça giden bir at…
Raul TORRES
(1) http://haber.sol.org.tr/dunya/fidelin-ulkesinde-sinema-guzel-ve-onemli-b…
(2) Şarkının linki: https://www.youtube.com/watch?v=gfQAaABSLIA
M. Onur Çuvalcı
http://haber.sol.org.tr/toplum/sol-fidelin-ulkesini-anlatiyor-herkes-icin-sanat-177991