soL’un notu: Yunanistan Komünist Partisi’ne (KKE) yakın In Defense of Communism isimli blogda yayımlanan bu makale, Venezuela hakkında emperyalist merkezlerin ve tekelci medyanın yalanlarını deşifre ediyor.
Geçtiğimiz aylarda, burjuva ana akım medya ve internetteki diğer kaynaklar Venezuela’daki durum hakkında sayısız yalan ve tutarsızlıklarla dolu haberleri dolaşıma soktular. Yarı gerçeklerin ve sayısız tutarsızlığın oluşturduğu bu çerçevede, bu haberlere göz atan birisi bu Latin Amerika ülkesi hakkında en şoke edici haberleri okuyabilir. Sonuç olarak, emperyalist merkezler ve onların kitle iletişimdeki işbirlikçileri kamuoyunu yanlış yönlendirmek, maniple etmek, gerçekliği bozmak ve dezenformasyon yaymak konusunda büyük bir uzmanlığa sahip.
Bu yazıda, Venezuela ve Venezuela’daki sallantılı siyasal ortam hakkındaki beş büyük yalana (en utanmaz olanlarına) değinerek gerçeği anlatmaya çalışacağız.
SÖYLENTİ #1: “Venezuela sosyalist bir ülkedir” / “Maduro hükümeti sosyalist bir hükümettir”.
Bu çeşitli antikomünist çevrelerin Venezuela hakkında ortaya attığı en ölçüsüz yalanlardan biridir. Venezuela’nın politik ve ekonomik sisteminin, Marksist-Leninist anlamda, sosyalizm ile hiçbir alakası yoktur. Sosyalist bir devrim yaşamış bir ülkede olması gerektiği şekliyle, üretim araçları işçi sınıfının elinde değildir. Bu ülkede bir karma ekonomi mevcuttur ve üretim araçları devlete ait ve özel sektöre ait işletmelerin elindedir.
Özel sektör ekonomik faaliyetlerin büyük bir bölümünü kontrol etmektedir. 1999 ve 2011 yılları arasında özel sektörün ekonomik aktivite içerisindeki payı %65’ten %71’e yükselmiştir. Bu nedenle Venezuela ekonomisi sosyalist değil kapitalist bir ekonomidir.
Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) Nicolas Maduro’nun yönetimi altındaki koalisyon hükümeti, sosyal demokrat karakterli bir hükümettir. Merhum Hugo Chavez’in yolunu izleyen şu anki hükümet, kapitalist ekonominin “sol” bir karakterle yönetilmesini savunan “21. Yüzyıl Sosyalizmi” adlı teorinin üzerine kurulmuştur.
SÖYLENTİ #2: “Venezuela Sosyalizmin iflasının bir örneğidir”.
Yukarıdaki yalanı (Venezuela’da bir sosyalist sistem bulunduğu) temel alan kapitalizm savunucuları, Venezuela’daki ekonomik çalkantıyı sosyalizm ve komünizmi aşağılamak için kullanmaktadır. Gerçeklik ise tamamen farklıdır. Bu kriz kapitalist üretim biçiminin bir sonucudur.
Gerçekte, Venezuela birçok farklı boyutu olan (petrol krizi, gıda krizi, arz eksikliği, enflasyon) sert bir ekonomik kriz yaşamaktadır. Daha detaylı incelenirse, 2014 yılının ilk çeyreğinde, Venezuela ekonomisi petrolün varil fiyatı 100$ ın üzerindeyken bile daralma yaşamaktaydı. Ocak 2015 itibariyle, petrolün varil fiyatı 48$’ın altına geriledi ve bugün de bu seviyede seyretmekte. Bu fiyat düşüşü hükümetin gelirlerini de benzer bir oranda etkiledi ve hükümet masrafları karşılamak için para basarak bu gerilemeye cevap verdi. Para basımının enflasyonu yükseltmemesi olasıydı ancak enflasyon-değer kaybı spiralinde bu mümkün olmadı. Enflasyon daha hızlı arttı.
Venezuela hükümetinin ekonomideki çeşitli yönetim hataları madalyonun tek bir yüzüydü. Diğer yüzü ise Venezuela’nın ABD’nin açık desteğini alan sağ kanat muhalefeti tarafından Maduro yönetimine karşı başlatılmış ekonomik bir savaşın içinde olunmasıydı. Örneğin, ülkenin sağcı zengin elitlerinin elinde bulunan gıda ithalatçısı firmalar, fiyatları yükseltmek için ithalat rakamlarını manipüle ettiler. PSUV’un Aralık 2015 parlamento seçimlerindeki yenilgisinin öncesinde, raflarda bulunamayan birçok ürünün bu seçim mağlubiyetinin ardından raflara geri geldiğine ilişkin sayısız haber sosyal medya üzerinde mevcuttu.
Bu bilginin üzerine, ABD’nin (Obama ve Trump yönetimleri döneminde) diplomatik ve politik savaşının Venezuela hükümeti üzerindeki dolaylı etkilerine de değinmek gerekiyor. Güncel ABD yaptırımları, ülkenin dolara ihtiyacının çok yüksek olduğu bir dönemde Venezuela ekonomisi üzerinde önemli ve yıkıcı bir etki yarattı. Dahası, US ve OAS’ın Venezuela’ya karşı yürüttüğü diplomatik savaş, Venezuela hükümeti ile yabancı finans kurumlarının, yatırımcıların ve bankacıların devam eden ilişkilerini (altın swapları, krediler, diğer ekonomik anlaşmalar vs.) de sekteye uğrattı.
Yukarıda anlatılanları özetlediğimizde, Venezuela örneğinin, kapitalizmin insan odaklı yönetilmesinin mümkün olmadığını gösterdiğini söyleyebiliriz. Vahşi kapitalist sistemi “insancılaştırmaya” çalışan tüm deneyler yenilgiye ve karmaşaya yol açmaktadır.
SÖYLENTİ #3: “ Venezuela muhalefeti, iyi niyetli ve bağımsız liderlerden oluşmaktadır. “
Venezuela’daki sağ kanat gerici muhalefet, 1999 yılında Hugo Chavez’in seçilmesiyle başlayan Bolivarcı sürecin en başından itibaren şiddete başvurmaktaydı ve 2013 seçimlerinde Nicolas Maduro’nun kendi adaylarını yenilgiye uğratmasının sonucunda şiddet öğelerini iyice arttırdı.
2002 yılında Chavez’e karşı gerçekleştirilen darbe girişiminden 2003 yılındaki petrol lokavtına, Venezuela muhalefeti ülkede istikrarı Venezuela halkının aleyhine bozmak konusunda elinden gelen her şeyi yaptı. Sözde “Guarimbalar”- sokak blokajları- burjuva ana akım medyanın söylediği üzere “barışçıl göstericilerden” oluşmamaktaydı. Muhalefet protestocularının insanları sadece “Chavista” olduğunu düşündükleri için canlı canlı yaktığı birçok kanıtlanmış olay bulunmakta.
Peki ya muhalefetin liderleri? Venezuela sağ kanat muhalefetin önde gelen dört lideri (Henrique Capriles, Leopoldo López, Antonio Ledezma ve Maria Corina Machado) yasal olarak seçilmiş Venezuela hükümetini devirmeye çalışan ABD devlet organlarıyla birebir ilişkili durumda. Venezuela muhalefetinin liderlerliğinin ABD hükümetiyle yakın ilişkide olduğunu gösteren birçok kesin kanıt mevcut (örneğin, asla yalanlanmamış sızdırılan telgraf ve dokümanlar). En azından 2009 yılından itibaren ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Venezuela’daki sağ kanat muhalefeti desteklemek için ayırdığı bütçe 49 Milyon dolardı.
Bu nedenle “bağımsızlık” Venezuela’nın sağ kanat muhalefeti hakkında dile getirilebilecek en son özelliklerden birisidir. Henrique Capriles Radonski (USAID fonlarıyla Önce Adalet partisini kurmuştu), Chavez ve Maduro’ya karşı iki seçimi de kaybeden muhalefetin başkan adayı 2002 yılında Chavez hükümetine karşı gerçekleştirilen başarısız darbedeki rolüyle tanınmaktadır. Karanlık bir politik figür olan ve aşırı sağcı partisi “Halk İradesinin” lideri Leopoldo López’in tarihinde de yolsuzluklar, şiddet içeren eylemlerin örgütlenmesi ve darbe teşebbüslerine katılım mevcuttur.
Venezuela sağ kanat muhalefetinin politik çabaları Ulusal Demokrasi Vakfı (NED), Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü and Ulusal Demokratik Enstitü gibi ABD’li Kurumlar tarafından aktif olarak desteklenmektedir.
SÖYLENTİ #4: “Venezuela halkının büyük bir bölümü Maduro hükümetine karşıdır”.
Burjuva ana akım medyası Caracas hükümetine karşı geniş kitlelerin protesto gösterilerinin görüntülerini servis etse de, Venezuelaların büyük bir çoğunluğunun sağ kanat muhalefetin ve “guarimbaların” şiddet içeren taktiklerini onaylamadığı bir gerçektir. “Hinterlaces” adlı bir anket şirketinin Nisan ayında yurt çapında gerçekleştirdiği bir ankete göre halkın %76’sı Maduro’yu devirmek için gerçekleştirilecek muhtemel bir uluslararası müdahaleye karşı çıkmaktayken, halkın %87’si herhangi bir askeri müdahaleye karşı çıkmaktaydı.
Başkan Maduro ve onun sosyal demokrat hükümeti popülerliğinin önemli bir bölümünü kaybetmiş olsa da, Chavismo halkın arasında en popüler politik platform olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Datanalisis’in (hükümet karşıtı bir anket şirketi) Mart ayında gerçekleştirdiği bir ankete göre, Maduro’nun popülerliği %24,1 oranındaydı ki bu diğer Latin Amerika liderlerinin hepsinden fazlaydı (örneğin Enrique Peña Nieto (Meksika), Michel Temer (Brezilya) veya Michelle Bachelet (Şili)).
Dahası, Hinterlaces tarafından gerçekleştirilen ankete göre halkın %35’i Chavismo ile ittifak halindeki politik partilere desteğini ifade ederken, %29’u muhalefete destek vermekteydi, %36 ise herhangi bir politik güce destek vermemekteydi.
Bu çerçevede, Venezuela halkının çoğunluğunun Maduro’nun politik olarak devrilmesini isteyip istemediği sorulduğunda cevabın “Hayır” olduğu açık bir biçimde görülmektedir.
SÖYLENTİ #5: “Venezuela’nın diktatör hükümeti medyayı kontrol altında tutarak halkın beynini yıkamaktadır.”.
Bu yalanların en büyüğüdür. Özel sektörün baskın olduğu herhangi bir kapitalist ülkede olacağı üzere, Venezuela medyasının büyük bir kesimi özel sektörün elindedir. Venezuelalıların büyük bir kesimi TV kanallarından bilgi almaktadır ve bu TV kanallarının ezici çoğunluğu hükümet karşıtı özel sektör gruplarına aittir. En büyük Televizyon grubu olan Venevision, the Cisneros gruba aittir ve bunun dışında özel sektörün elinde bulunan 9 diğer TV kanalı (5i bölgesel kanal) mevcuttur. Bunlarla birlikte Katolik kilisesinin de TV kanal ağı bulunmaktadır. Buna karşılık sadece 3 tane devlet televizyon kanalı vardır (Venezolana de Television, Vision Venezuela, Televisora Venezolana Social).
ABD’li think tank kuruluşu COHA’ya (Yarım Küre İlişkileri Konseyi) göre, ülkedeki 10 en büyük gazete grubundan 9’u “Chavista” karşıtı kampa aittir. Sadece Karakas’ta bir kişi 21 adet gazete bulabilmektedir.
Yukarıdaki veriler hesaba katıldığında, medya sektöründe kimin daha avantajlı olduğu açıkça ortadadır. Medya sektörü büyük oranda sermaye ve tekellerin elindedir.
Çeviri: Erdem Akyol
http://haber.sol.org.tr/sol-ceviri/venezuela-hakkindaki-gercekler-bosa-cikarilan-bes-soylenti-206159