Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Reyes, Venezuela’daki şiddet sarmalının Suriye’de uygulananla aynı olduğunu belirtiyor. Reyes, olası bir işgal girişimine karşılık vereceklerini, Latin Amerika halklarının Venezuela’nın işgaline sessiz kalmayacağını söylüyor.
Venezuela’da Ulusal Kurucu Meclis seçimlerinin ardından, şimdilik “fırtına öncesi sessizlik” var. İçerideki Amerikancı muhalefet süngü düşürmüş gibi görünse de, ABD ve müttefikleri, Venezuela’ya askeri tehditlerini yoğunlaştırmaya başladı.
“Kolombiya Latin Amerika’nın İsrail’idir” diyerek Bogota’nın oynadığı uğursuz role dikkat çeken Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Reyes, Venezuela’ya dışarıdan bir saldırı olabileceğini düşünüyor.
Buna rağmen, askeri bir işgal girişimine askeri karşılık vereceklerini söyleyen Reyes, Latin Amerika halklarının içerisinde çok sayıda Chavist olduğunu hatırlatarak, olası bir işgal girişiminde alevlerin tüm bölgeye sıçrayacağı uyarısında bulunuyor.
Venezuela sağı yenildi ama ABD ve Latin Amerika’daki müttefiklerinin Venezuela karşıtı söylemleri sürüyor.
Trump göreve gelmeden önce, “Amerika’yı yeniden büyük yapın!” sloganını kullandı. Trump ne demek istiyordu?
Aslında 2005 yılında bir kavga başlamıştı. Bugünü anlamak için o günü hatırlamak gerek.
O dönem George W. Bush, Amerikan Devletleri Örgütü toplantısına neoliberal bir serbest ticaret anlaşması teklifiyle gitmişti. Fakat orada biraz çılgın bir Chavez figürüyle karşılaştı. Chavez, Latin Amerika’nın iki büyük ülkesi Arjantin ile Brezilya’nın liderleri Kirchner ve Lula ile birlikte ayrı bir toplantı yaptı ve Bush’un teklifine alternatif bir enerji ve ticaret anlaşması önerdi. Bush’a hayır dediler ve bunun sonucunda da ALBA kuruldu.
ALBA ile birlikte ABD için Latin Amerika’da işler zorlaştı. Latin Amerika ve Karayipler, ABD’nin arka bahçesi olmaktan yorulmuştu. ABD bundan ve halkların örgütlenip mücadele etmesinden endişe duymaya başladı. Bütün Latin Amerika haritası kızıla boyandı ve solcu rüzgarı destekleyen Venezuela’a Washington’u oldukça rahatsız etti.
‘KOLOMBİYA LATİN AMERİKA’NIN İSRAİL’İDİR’
Evet, mesela Kolombiya gibi ülkeler de var. Kolombiya, Latin Amerika’nın İsrail’idir. Ülkede 7 ABD üssü var ve egemenlik tamamen ABD’ye ait. Buna rağmen Kolombiya’da mücadeleci bir halk var.
Ulusal Kurucu Meclis seçimlerinden sonra sağcı hükümetler Peru’nun başkenti Lima’da bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya ABD ve AB de katıldı. AB ve BM temsilcileri, Venezuela’yı tehdit etti. Şu anda planladıkları şey, dışarıdan tüm güçleriyle Venezuela’ya saldırmak. Hedef, halkın kazanımlarını yok etmek.
Venezuela’da yaptıkları, Suriye’dekiyle aynı reçete. Kolombiya’dan kiralık katilleri Venezuela’ya sokuyorlar.
Muammer Kaddafi’yi yakalayıp linç ettiklerinde, orada Kolombiya aksanlı kimseler seçilebiliyordu. Kolombiya paralı askerler ve faşistler için eğitim alanı durumunda. Kolombiya’nın eski devlet başkanı AlvaroUribe, ki kendisi eski bir uyuşturucu kaçakçısıdır, açıkça Venezuela’yı işgal çağrısı yaptı. CIA şefi Mike Pompeo da açıkça Kolombiya ve Meksika ile birlikte Venezuela’ya karşı çalıştıklarını söyledi.
‘ATEŞ TÜM BÖLGEYİ YAKAR’
Ancak dikkat ederseniz, bunlar halklar değil devletler. Brezilya’da DilmaRousseff’e postmodern bir darbe yapıldı. MichelTemer’e kim oy verdi? Arjantin’de insanların Macri’den memnun olduğunu düşünüyor musunuz?
Venezuela’yı işgal etmeye çalışıyor olabilirler. Ancak bu ateş tüm bölgeyi yakacaktır. Sağcı hükümetlerin ülkelerinde çok sayıda Chavist var. Latin Amerika halkları kollarını kavuşturup Venezuela’ya saldırılmasını izlemeyecektir. Bu, geri döndürülemez bir süreç.
Peki askeri bir karşılık vermeye hazır mısınız?
ALBA ülkelerinin açıklaması var. Askeri bir işgal girişimine karşı, askeri karşılık vermeye hazırız.
Ulusal Kurucu Meclis seçimleri tamamlandı. Öte yandan ülkede gerçek bir kriz de var. Bundan sonra Bolivarcı Devrim nasıl ilerleyecek?
Venezuela’da bir kriz olduğunu inkar etmiyoruz. Venezuela’da bir kriz var.
Şunun farkındayız: Venezuela’da 100 yıldır petrol gelirlerine yaslanan çökmüş bir ekonomik model var. Gelirlerimizin yüzde 90’ı petrole bağlı. Altyapımızı ve sanayimiz yok.
Petrole bağımlı ekonominin zaaflarını en iyi görenler de, Pentagon’un think-tank’leri. Venezuela’ya petrol fiyatlarını düşürerek saldırmaya karar verdiler ve bu siyasi bir karardır.
Petrolün varil fiyatı 100 dolardan 20 dolara düşünce, gelirlerimizin çok büyük bölümünü kaybettik. Bu, bizim en büyük zaafımıza dönüştü.
Ulusal Kurucu Meclis çağrısını biz bu aynaya bakarak yaptık. Zayıflıklarımızı gördük. Artık petrol gelirlerine bağımlı olmayan bir Venezuela yaratmak isteyen bir Anayasa yazılacak.
Kriz içerisindeyiz ama kriz bugüne ait değil, tarihsel koşulların yarattığı bir kriz. Bizim güçlü bir toplumsal temelimiz var. Ama krizimiz de var. Ama bunda siyasi kararların da etkili olduğunu bilelim. Örneğin biz dış borçlarımızı sürekli ödememize rağmen kredi kuruluşları tarafından “riskli” sayılıyoruz ve ya kredi alamıyoruz, ya da aldığımızda Kolombiya ve Meksika’dan çok daha yüksek faizli geri ödemelerle alıyoruz. Bu, Venezuela’ya yönelik savaşın bir parçası.
Biz daha fazla çalışacağız. Petrol gelirlerine bağlı ekonomiyi değiştirmemiz, çeşitlendirmemiz gerekiyor. Tarım, gıda, turizm… Bunları geliştirmemiz lazım.
Şimdi yapmamız gereken şey şu: Siyasi bağımsızlığımızı ilan ettik, ekonomik bağımsızlığımızı da elde etmemiz gerek. Bir an önce bunu yapmalıyız, çünkü ABD nereden saldıracağını biliyor.
Yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen halk neden Maduro’yu devirmiyor? Çünkü politik bir bilinç var ve halk bir savaşta olduğumuzu biliyor. Kim bir devrimin kolayca gerçekleştirilebileceğini söyledi ki…