Venezuela’da 30 Temmuz’daki Ulusal Kurucu Meclis seçimleri, öncesinde sağcı-Amerikancı muhalefetin tüm şiddet eylemlerine ve ABD’nin tehditlerine rağmen başarıyla tamamlandı. 545 vekil, yeni Anayasa yazma faaliyetlerine başladı.
Afrikalı bir kölenin torunu, işçi bir babanın oğlu olduğunu söyleyen Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Jose Gregorio Bracho Reyes, Caracas’taki sağcı muhaliflerin sırf Chavezciye benzediği gerekçesiyle bir genci yaktığını hatırlatıyor ve “O gün oradan ben geçiyor olsaydım beni yakacaklardı, çünkü derimin rengi kahve” diyerek muhalefetin ırkçı ve yoksul düşmanı pozisyonunu vurguluyor, “Venezuela sağı Nazi’dir” diyor.
Ulusal Kurucu Meclis seçimleri ile birlikte ülkede burjuva demokrasisini “yerle bir etmek istediklerini” kaydeden Büyükelçi, temsili demokrasiyi geride bırakıp katılımcı demokrasiye geçtiklerini söylüyor ve Venezuela’da yaşananları dünyadaki solcuların da yeterince anlamadığını düşünüyor.
Röportajın ilk bölümünde Ulusal Kurucu Meclis’e ve seçim sürecine ilişkin Reyes’in görüşleri yer alıyor. Yarın yayımlanacak ikinci kısımda ise, Bolivarcı Hükümet’in bundan sonra ne yapacağına, Bolivarcı Ordu’nun askeri tehditlere nasıl yanıt vereceğine ve Venezuela ekonomisine ilişkin Reyes’in çarpıcı görüşlerine yer vereceğiz.
Ulusal Kurucu Meclis seçimlerini tebrik ederek başlayalım isterseniz…
Hiç şüphesiz bu bir başarıydı. Sonuçlar bize Venezuela sağının bozguna uğradığını kesinlikle gösterdi. Bunun kanıtlarından birisi de, muhalefetteki sağcı Demokratik Birlik Masası’nın (MUD) Aralık ayındaki yerel seçimler için adaylarını göstermeye başlamış olması.
Ancak İmparatorluk tarafından Venezuela sağına bir takvim sunulmuş durumda. Bu, şiddetin nasıl uygulanacağını da belirliyor. Brzezinski’nin yapıcı kaos teorisine uygun bir takvim bu. Renklerin isimleri verilerek gerçekleştirilen Libya, Suriye, Afganistan “devrimlerinin” teorisyeni Brzezinski. Bu teori doğrultusunda ABD tarafından Venezuela sağına bir takvim dikte ediliyor.
Bu şekilde Venezuela’ya karşı birçok cephesi bulunan bir savaş veriliyor. Emperyalizmin kontrolündeki kurumlar, örneğin AB ve Amerikan Devletler Örgütü (OAS) Nicolas Maduro’ya bir seçim takvimi dayatmaya çalıştılar. Ancak Maduro’nun böyle bir yetkisi yok. Ulusal Meclis’in de yok. Venezuela’da birbirinden bağımsız ve özgür 5 tane kuvvet var: Yürütme (devlet başkanı), Yasama (Ulusal Meclis), Yargı (Mahkemeler), Halkçı Kuvvet ve Seçim Kuvveti. Seçim Kuvveti, Bolivarcı Anayasa’ya göre seçim takvimi oluşturur. Dolayısıyla, Maduro’nun seçim takvimi belirleme yetkisi bulunmuyor. Bunu AB de, OAS da, ABD de biliyor. Tekelci medya da bunu bildiği halde aksi yönde haberler yapıyor.
‘VENEZUELA SAĞI NAZİ’DİR’
Venezuela sağı bunu tamamen sorun üretmek için yaptı. Çünkü Venezuela sağı Nazi’dir. Avrupa sağıyla kıyaslarsak, Avrupa sağı yeni doğmuş bebek gibidir. Mussolini, Pinochet’nin yanında ancak staj yapabilir.
Şiddet eylemleri sırasında, paralı askerlerin, uyuşturucu bağımlıların, insanları yalnızca dış görünüşüne bakarak Chavist diye yaftalayıp yaktıklarını gördük.
Yakılan insan sadece yoldan geçiyordu. Baktılar ve kahverengi bir derisi olduğunu gördüler. Kahveyse yoksul dediler, yoksulsa demek ki Chavisttir diye düşündüler. Chavist bir görünüşü var dediler ve yaktılar.
Nisan ayından 30 Temmuz’a kadar geçen süreçte 100’den fazla ölüm yaşandı. Bu ölümlerin yalnızca yüzde 10’u muhalif. Geri kalanların hepsi Chavezci.
Bugün Venezuela’da şiddet üretenler Bolivarcı askerler ya da polisler değil, paralı askerler. Bolivarcı Ordu sağlam bir şekilde ve birlik içinde görevini yapıyor.
Peki Ulusal Kurucu Meclis ne anlam ifade ediyor? Batı medyasında yer aldığı gibi, Nicolas Maduro bir tür diktatörlük mü arıyor?
Başkan Maduro, sorun yaratan durumu görmesi nedeniyle Ulusal Kurucu Meclis seçimleri çağrısı yaptı.
Bu ne demektir? Maduro’nun yapmaya çalıştığı şey iç savaşı engellemeye çalışmak. Maduro, ülkesinin Kolombiya gibi bir fare ve yılan yuvasına dönmesini engellemek istedi. Anayasamızın 347., 348. ve 349. maddeleri Kurucu Meclis çağrısı yapılmasına izin veriyor. Bu Kurucu Meclis’e Başkan’ın, (sağcıların kontrolündeki) Ulusal Meclis’in, belediyelerin yüzde 15’inin ya da seçmen kütüklerine kayıtlılarının yüzde 15’inin seçtikleri temsilciler gidiyor.
Üstelik Maduro, yalnızca kendi partisinin ya da solcuların anayasasının yapılmasını istemedi. Görüşmelere sadece solcuları çağırmadı, tüm Venezuelalıları çağırdı.
Ancak sağ, şiddet takvimine sahip olduğu için, solcu hükümeti şiddet yoluyla devirmek istiyordu.
Sağcıların toplumsal tabanları yok. Sahip oldukları küçük bir politik tekel de halk tarafından yıpratıldı. ABD tarafından dikte edilince de, sağcılar seçimleri boykot etti.
‘BOLİVARCI DEVRİM’İN DAYANAĞI POLİTİKLEŞMİŞ HALKTIR’
Bolivarcı Devrim’in ve Chavez’in en büyük dayanağı insanların politikleşme seviyesiydi. Dünyanın hiçbir ülkesinde sokaktaki insanlar bu kadar politik değildir.
Chavez ve Devrim’in yaptığı şey politikanın bir gösteri değil, ritüel olmasını sağlamaktı. Politik gösterinin bir sahneye ihtiyacı vardır. Bu sahnede de tabii ki elit bir azınlık olan politikacılar vardır. Bunlar politika yaparlar ve aynı zamanda dışarıdaki halka bakarlar ve onlar adına karar alırlar. Bu, burjuva demokrasisidir. Bu demokraside biz de pasif bir şekilde sadece yerimizde oturur izleriz.
Bolivarcı Devrim, Chavez ve Maduro ise burjuva demokrasisini yerle bir etmeye herkesi davet ettiler. Bu, bahsettiğim gösteri ile ritüel arasındaki fark: Ritüel demokrasisinde herkes bu demokrasiye katılıyor. Suyun içinde hepimiz suyuz. Dışarıdan bakıp izleyen kimse yok. Venezuela’da olan şu anda budur.
Maduro’nun yaptığı, Anayasa’nın yazılmasına tüm halkın çağırılmasıdır. Başkan bunu yalnızca siyasi partileri davet ederek yapmak istemedi. Balıkçları, işçileri, köylüleri, öğrencileri, yerlileri, emeklileri çağırdı Anayasa’yı yapmaya. Bunların sağcı ya da solcu olmasının bir önemi yoktu. Siyasi partiler siyaseti tekelleştirmişlerdi, bu hamleyle bu tekel de ortadan kalktı.
‘İMPARATORLUK’UN YENİ PLANLARI VAR’
Bu, Venezuela sağı için oldukça şiddetli bir darbeydi. Bunu Venezuela dışındaki insanlar, ne yazık ki solcular da, kavrayamadılar.
Bu hamleyle birlikte katılımcı demokrasi güçlendirilirken, temsili demokrasi geride bırakıldı. 545 milletvekili Ulusal Kurucu Meclis için seçildi. Burada konunun uzmanı hukukçular, işçiler veya yerlilerle birlikte eşit olarak yeni Anayasa için çalışacaklar.
Sağcılar, seçim döneminde insanları telefonla arayarak, “Eğer seçimlere katılırsanız size kurşun sıkacağız” dediler. Benim Chavist olan kuzenimin evi, sağcılar tarafından yakıldı. Tüm bunlara rağmen 8 milyon Venezuelalı sandık başına gitti ve oyunu kullandı.
Şu anda Nazi partisi diyebileceğimiz Voluntad Popular (VP) bile Aralık’taki yerel seçimler için aday göstermeye başladı. Bu, Venezuela sağının bozguna uğradığını ve seçimlerin meşruiyetini tanıdığını gösteriyor.
Sağın hedefi Chavist birliği parçalamaktı ve başarısız oldular. Ancak bu bizi rahat ettirmiyor; çünkü İmparatorluk’un yeni planları var.
Ali Ufuk Arikan – Erman Çete
http://haber.sol.org.tr/dunya/venezuelanin-ankara-buyukelcisi-venezuela-sagi-yenildi-205982