Küba aşıları ve küresel eşitsizlik
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Tarih Bölümü’nde Profesör olan Tanalís Padilla, geçtiğimiz günlerde Meksika’nın La Jornada gazetesinde bir yazı kaleme aldı. Yazıda bilimi tekeli altına almaya çalışan şirketlerin ve hükümetlerin dünya halklarına yıkımdan başka bir şey veremeyeceğinin altı çizilirken, son derece olumsuz koşullarına rağmen pandemide kendi aşılarını üreten Küba’nın dünya için bir örnek teşkil edebileceği vurgulanıyor.
Çeviri: Yasin Çalış
Kasım 2022’nin sonunda Küba’nın Covid-19 aşısının Meksika’ya ilk sevkiyatı gerçekleşti. Abdala adlı bu aşı, Meksika Sağlık Risklerine Karşı Koruma Federal Komisyonu (COFEPRIS) tarafından Soberana 02 ve Soberana Plus aşılarıyla birlikte ülkede kullanımına izin verilen üç Küba aşısından biri. Böylelikle Küba aşıları, Pfizer-BioNtech, Moderna, Johnson & Johnson (ABD), AstraZeneca (İngiltere) ve Sinovac (Çin) dahil olmak üzere COFEPRIS tarafından Meksika’da acil kullanım için yetkilendirilmiş diğer dokuz aşı arasına katıldı.
İlk bakışta 60 yıldır ABD’nin uyguladığı abluka ile kuşatılan ve şiddetli ekonomik kriz yaşayan yoksul ülke Küba’nın, ABD, İngiltere ve Çin gibi süper güçlerin yer aldığı kendi aşısını üreten ülkeler listesinde bulunması şaşırtıcı görünüyor. Son araştırmalara göre Küba aşıları ciddi vakalara ve Covid-19’dan ölümlere karşı yüzde 95’in üzerinde etkinlik oranına sahip. Aynı zamanda Küba yüksek aşılama oranlarıyla da öne çıkıyor. 2022 yılı başında Küba nüfusunun yüzde 86’sı üç doz aşısını da olmuştu, bu oran sadece Birleşik Arap Emirlikleri tarafından geçilmişti. Bu süreçte Küba, 2 yaş ve üzeri çocukları aşılayan ilk ülke oldu. Çocukların aşılanması, adada pandeminin ölümcüllüğünü azalttı. Çünkü çocuklar bu hastalıktan yetişkinler kadar etkilenmese de bulaşın yayılmasında pay sahibidir.
Küba, 1980’lerden beri hem kendi nüfusu için hem de dünyanın diğer ülkelerine ihracat ve bağış için ilaç ve aşı geliştirmektedir. Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi (CIGB) ve Finlay Aşı Enstitüsü, güvenli ve etkili aşılar geliştirme konusunda oldukça iyi bir geçmişe sahip. Bunlar arasında, Küba’da 1989 yılından beri uygulanan ve dünyada ilk olarak Küba’da geliştirilmiş olan meningokok menenjit (MenB) aşısı, 2003 yılından bu yana Küba’da uygulanmakta olan Haemophilus influenzae tip b’ye (Hib) karşı aşı ve 1992’den bu yana ülkede uygulanan Hepatit B aşısı bulunmaktadır. Bu son saydığımız, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da yetkilendirilen dünyadaki ilk rekombinant aşıydı.
Bu aşıların geliştirilmesindeki altyapı, deneyim ve ilerlemeler, Covid-19’a karşı aşı geliştirmenin temellerini oluşturdu. Pfizer ve Moderna tarafından kullanılan ve hücrelere vücut enfekte olduğunda bağışıklık tepkisini tetikleyen bir protein üretmeyi öğretmek için tasarlanan yeni mRNA (haberci ribonükleik asit) teknolojisinin aksine, Küba aşıları daha geleneksel bir yönteme dayanıyor. Bu aşılar, koronavirüsün insan hücrelerine bağlanmak için kullandığı bir proteini içerirler, aşıların uygulanmasıyla birlikte bu bağlanmayı bloke eden antikorlar üretilir. Küba yönteminin üç büyük avantajı vardır: daha ucuzdur, çoğaltılması daha kolaydır ve mRNA aşılarının ihtiyaç duyduğu ultra-soğutmayı gerektirmez. Bu özellikler, özellikle yoksul ülkelerdeki nüfusun aşılanmasını daha mümkün kılmaktadır.
Pandeminin maskesini düşürdüğü birçok adaletsizlik arasında, zengin ülkelerin nüfusları için ihtiyaç fazlası aşıları edinmesine ve uygulamasına izin verirken yoksul ülkelerin beklemeye zorlanmasına neden olan küresel eşitsizlik yer alıyor. Şubat 2022’ye kadar, yani pandeminin ortaya çıkışından 2 yıl sonrasına dek, yoksul ülkelerdeki nüfusun yalnızca yüzde 9,5’i bir doz aşı olabilmişti. Bir diğer büyük adaletsizlik ise ilaç endüstrisinin elde ettiği servettir. Aşılarını geliştirmek için kendilerine bahşedilen kamu sektöründen gelen muazzam yatırıma rağmen, ilaç şirketleri ABD, İngiltere ve Kanada hükümetleriyle beraber aşıların seri üretilebilmeleri için formüllerin serbest kullanımını engellediler. Kasım 2021’de, sektörün önde gelenleri yıllık olağan buluşmalarına hazırlanırken yalnızca Pfizer-BioNTech ve Moderna dakikada 65 bin dolar kâr etmeye deva ediyordu. Ve o sırada Pfizer-BioNTech aşılarının yüzde birden azı, Moderna’nın ise sadece yüzde 0,2’si yoksul ülkelere teslim edilmişti.
Kübalı bilim insanları ve yetkililerin tüm kapasitelerini kendi aşılarının üretimine odaklama kararının gerekçelerinden biri de aşıları uluslararası toplumdan temin edebileceklerine güvenmemeleridir. Küba ile iş yapmaları halinde üçüncü tarafları da yaptırım altına alan ABD ablukasıyla ilgili deneyimleri Kübalıların bu duruma şüpheyle yaklaşması için yeterince kanıt sunuyor. ABD İmparatorluğu, benzeri görülmemiş bir sağlık acil durumunda dahi insanlık dışı yaptırımlarını asgari düzeyde bile olsa gevşetmeyi reddetmekten geri durmadı.
Küba’nın oynadığı kumar, yalnızca kendi nüfusu için değil, aynı zamanda ABD’nin cezalandırmakta ısrar ettiği diğer ülke halkları için de meyvesini verdi. Küba aşılarını Venezuela, Suriye, Nikaragua ve Vietnam’a gönderdi; Soberana 2, İran’da üretiliyor. Ayrıca teknolojisini transfer etmek ve aşıların düşük maliyetle kullanımını sağlamak için de anlaşmalar imzaladı.
Son derece olumsuz koşullarına rağmen Küba dünyayı şaşırtmaya devam ediyor: uluslararası tıp tugayları, tıp alanındaki yenilikleri, halkının yüksek sağlık göstergeleri. Covid-19 aşıları, kapitalist mantıkla hareket edilmezse neler başarılabileceğine dair bir başka hatırlatıcıdır insanlık için.