Sinemada Küba, Küba’da sinema
Hakan Bulut
Kabaca bir dönemlendirmeyi şöyle yapabiliriz: Devrim öncesi, devrimin zafere ulaşma süreci ve sonrasındaki süreçteki kazanımların hayata geçirilmesi ve karşılaşılan zorluklarla mücadele süreci. Özellikle son döneme dair belgesel ve kurmaca, çok sayıda yönetmenin filmi mevcut. Her süreci gözlemleyebileceğimiz, bir kısmı José Martí Küba Dostluk Derneği tarafından Türkçe altyazı eklenmiş haliyle internet üzerinden izlenebilir durumda. Diğer filmlerin önemli bir kısmı internet üzerinde bulunabilir durumda.
Filmlerin bir kısmı Küba’nın en önemli yönetmenlerine ait. Bu yönetmenler aynı zamanda devrimin döneminde üretimlerini gerçekleştiren devrimin sanatçıları denilebilecek isimler.
Filmler tarihsel dönemlere göre şöyle sıralanabilir:
Lucia (1969) Yön: Humberto Solás, Kurmaca, 160’
İsmi Lucia olan üç kadının hikayesi üzerinden sömürge dönemini, devrimin öncesini ve devrimden sonrasını anlatan bir film. Her dönemin toplumsal, sınıfsal koşullarını, mücadeleleri gözlemleyebileceğimiz bir film. 1895 yılı, Küba’daki bağımsızlık mücadelesinin güçlendiği bir dönem, 1932 yılında Küba’daki devrimci mücadelenin güç kazanıp sonrasında Batista rejimine doğru güç kaybettiği yıllar ve devrimin hemen sonrasını anlatan son bölüm. Yönetmen kadınların her zaman bir numaralı kurban olduğunu, dolayısıyla dönemi anlatmanın en etkili biçiminin kadınların hikayelerini anlatmak olduğuna inanıyor.
Kanaryanın Gözü (José Martí: El Ojo del Canario) (2010) Yön: Fernando Pérez, Kurmaca, 105’
Küba’daki bağımsızlık mücadelesinin en önemli kahramanlarından biri olan José Martí’nin mücadeleye başlaması ve ilk mücadele yıllarını izliyoruz. Film Küba’nın o dönemdeki durumuna ve toplumsal süreçlere dair tanıklık etme olanağı da sunuyor.
Cecilia (1982), Yön: Humberto Solás, Kurmaca, 159’
Küba, 1830’lu yıllar, bir romandan yola çıkan bir öyküsü olan filmin ana karakteri Cecilia, genç melez bir kadın. Cecilia’nın toprak sahibinin oğlu ile arasındaki aşk, direniş hareketinin üyesine yardım etmesi ile gelişirken Küba’daki sömürgeciliğe, kölelik karşıtı mücadeleye ve bağımsızlık mücadelesine göz atıyoruz.
Clandestinos (Yeraltı) (1987), Yön: Fernando Pérez, Kurmaca, 98’
20. yüzyıla dair devrimci mücadele süreçlerini anlatan filmlerden biri olan Clandestinos, Küba’nın ikinci büyük şehri ve devrimci mücadelenin en önemli adreslerinden biri olan Santiago De Cuba şehrinde geçiyor. Buradaki Batista karşıtı mücadele eden aynı örgüte üye iki kişi arasındaki aşk hikayesini anlatıyor. Elbette aşk öyküsü ile birlikte mücadele sürecine tanık oluyoruz.
Ciudad En Rojo (Kızıl Şehir) (2009) Yön: Rebeca Chávez, Kurmaca, 90’
Santiago De Cuba’da, Batista’ya karşı mücadele yürüten farklı fraksiyonlardaki örgütlere üye devrimcileri ve onların mücadele öyküsünü anlatıyor.
Soy Cuba ( Ben Kübayım) (1964) Yön: Mikhail Kalatozov, Kurmaca, 141‘
Sovyetler – Küba ortak yapımı olan film devrimden hemen öncesinden başlayıp devrimin zafere ulaştığı süreci anlatıyor. 4 farklı karakter üzerinden ilerleyen filmde örgütlü mücadele yürüten emekçileri ve öğrencileri; örgütlü olarak mücadele içinde yer almayan ancak sürecin kendisini mücadelenin içerisine almasını anlatıyor. Etkileyici bir açılış sahnesine sahip. Doğal olarak diğer filmlerden filmlerden farklı olarak Sovyet sinemasının estetiğini kullanan film kamera hareketlerinden kızılötesi film kullanımına kadar sovyet kurgu geleneğinin ve diyalektiğinin, tekniğinin en çarpıcı örneklerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Mücadele ilerleyip zafere yaklaştıkça filmin ritmi, hikayenin akışı, kamera açıları ve hareketleri değişiyor. Giderek coşkusu artan bir biçimde ilerliyor film. Filmin senaryosu ünlü Kübalı yazar Enrique Pineda Barnet ile Sovyet yazar- şair Yevgeni Yevtuşenko’ya ait.
Devrimden sonraki döneme bakacak olursak çok sayıda filmin, önemli bir kısmı yabancı yönetmenlere ait olan filmlerden bahsedebiliriz. Bunların bir kısmı şöyle:
Por Primera Vez (İlk kez) (1967) Yön: Octavio Cortázar, Belgesel, 9’
Küba’nın en doğusunda, Baracoa ilinin dağ köyü Los Munos’ta hayatında ilk kez film izleyecek olan Kübalılara filmi göstermek için yola çıkan ICAIC ( Küba Sinema Sanatı ve Endüstrisi Enstitüsü) ekibinin ve köylülerin hikayesi. Film 1967 yılında ICAIC çalışanlarının kamyona yüklediği film gösterim ekipmanları ile ilk kez film izleyecek Kübalıların yaşadığı Los Munos’a yolculuklarını ve köydeki yaklaşık 100 kişinin Chaplin’in “Modern Zamanlar” filmini izlemelerinin hikayesini anlatır. YÖNETMEN Hayatında ilk kez bir film izleyen Kübalıya ne düşündüğünü sorduğunda sinema için “Güzel ve önemli bir şey” yanıtını alır.
Devrimden aylar sonlar kurulan bir sinema enstitüsüne ve kültür yasasına sahip bir ülke Küba. Sovyet deneyimine benzer bir biçimde sinemayı önemli bir sanat olarak değerlendirmiş ve önemli kaynaklarını bunun için ayırmış ve ayırmaya devam ediyor. Uluslararası Havana Yeni Latin Amerika Sineması Festivali Latin Amerika başta olmak üzere sinemacılar için önemli bir gösterim ve paylaşım platformu olmaya devam ediyor.
Memorias Del Subdesarrollo (Azgelişmişlik Anıları) (1968), Yön: Tomás Gutiérrez Alea, Kurmaca, 97’
Devrimden hemen sonrası, Domuzlar Körfezi işgal girişiminden hemen sonrası. Aynı zamanda yazar lan, üst orta sınıfa ait orta yaşlı bir adam olan Sergio’nun, ailesi Miami’ye kaçmıştır. Sergio topluma entegre olamaz. Devrimin getirmekte olduğu toplumsal dönüşüm kendine yabancılaşmasına sebep olur.
Retrato de Teresa (Teresa’nın Portresi) (1979), Yön: Pastor Vega, Kurmaca, 102’
1970’li yıllar. Fabrika işçisi bir kadın. Sosyalizmin emekçilerin hayatında köklü dönüşümleri gerçekleştirmekte olduğu, bu dönüşümlerin somutlandığı yıllar. Fabrikada çalışan Teresa aynı zamanda sendikanın faaliyeti olarak tiyatro çalışmaları yapmaktadır. Ev işleri ve çocukları ile de uğraşmaya çalışan Teresa’nın kocası Teresa’nın kendisini ihmal ettiğini öne sürer, Teresa’nın bir kadın olarak sahip olduğu rollerden ve başarılardan rahatsızdır. Kendi bildiği gibi incinen gururunu onarmaya girişir.
Küba, Sovyetlerin çözülüşünden sonra dış ticarette ve diğer başlıklarda yürütmüş olduğu ilişkilerde en büyük paya sahip olan ülkenin katkısından yoksun kaldı ve özel dönem olarak adlandırdıkları bir sürece girdi. Bu dönem Kübalılar için aşılması zor bir dönemdi. Bugün abluka sebebiyle etkisi sürse de en şiddetli yaşandığı yılları Küba sosyalizmi halkının örgütlülüğü sayesinde geride bıraktı. Aşağıdaki filmler özel dönem olarak adlandırılan yıllarda çekilmiştir. Tamamına yakınında ablukanın ve özel dönemin etkisi görülmektedir. Bu dönem 2000’li yılların başına kadar sürmüştür.
Reina y Rey (1994), Yön: Julio García Espinosa, Kurmaca, 100’
Reina köpeği Rey ile geçmişte hizmetçi olduğu evde yaşamaktadır. Miami’ye kaçan eski ev sahipleri tarafından ziyaret edilir. Eski işverenleri dönerken onu da Miami’ye götürmek isterler. Reina’nın Küba’da kalıp kalmamaya karar vermesi gerekmektedir. Elbette vereceği karar ve karar verme süreci Küba’ya dair ipuçları vermektedir.
Lista De Espera (Otobüs Durağı) (2000), Yön: Juan Carlos Tabío, Kurmaca, 105’
Şehirlerarası yolculuk yapmak için küçük bir terminalde otobüslerde yer olmadığı için gelecek otobüsü bekleyen insanlar. Özel dönem koşulları hem maddi hem de yarattığı alışkanlıkları açsısından çarpıcı biçimde komedi unsurları katılarak işleniyor.
Suite Habana ( Havana Suiti) (2003), Yön Fernando Perez, Dökü- drama , 85’
Havana’da gün doğumu ile başlayıp ve gün ilerledikçe müzik eşliğinde sadece ses ve görüntülerle on sıradan Kübalı’nın günlük yaşamını takip ediyoruz.
Oda a la Revolución (Devrime Övgü) (2009), Yön: Roberto Chile, 19’
Devrimin en önemli fotoğrafçılarından ve belgeselcilerinden biri olan Roberto Chile’nin propaganda filmi sayılabilecek bir filmi. Küba halkına karşı yapılan saldırılar, Küba halkının bir araya gelerek bu saldırıları nasıl bertaraf ettiği ve devrimin kazanımlarını kısa ve çarpıcı bir biçimde hızlandırılmış biçimde izliyoruz. Övgüyü hak eden bir halkın övgüyü hak eden mücadelesinin öyküsü.
Dünyanın dört bir yanına sağlık emekçilerini gönderen, pandemide kendi halkını kendi ürettiği birden fazla aşıyla aşılayan Küba’yı onlarca film üzerinden anlamak, öğrenmek mümkün. 1 Ocak’ta bu tarihi hatırlamak ve Küba halkını bir kez daha övgüyle anıp kutlamak gerekiyor.