İzmir’deki Küba dostları, Fidel Castro’yu andı. Jose Marti Küba Dostluk Derneği tarafından düzenlenen etkinlik Kültürpark’taki İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Fidel Castro’nun anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan etkinlikte, Küba Devrimi ve Fidel Castro’yu anlatan bir belgesel gösterildi.
Etkinlikte ilk konuşmayı Küba Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals yaptı.
“FİDEL BİZE DİRENMEYİ ÖĞRETTİ”
Konuşmasına “Fidel bizim rehberimizdi, bize direnmeyi öğretti” sözleriyle başlayan Casals, “Onu kaybetmek, dünyadaki tüm devrimciler için zor bir durum. Küba bugün kaybına ağlıyor ama böyle bir lidere sahip olduğumuz için de mutluyuz” dedi.
“FİDEL’İN ANISINI KARALAMAK İÇİN TUTULMUŞ SİYASETÇİ VE GAZETECİLER VAR”
Fidel Castro’nun 600’den fazla suikast girşimini atlattığını hatırlatan Casals, şunları söyledi:
“Fidel’i suikastla öldüremeyenler, Fidel yatağında huzur içinde öldükten sonra bile ondan korkmaya, onunla uğraşmaya devam ediyorlar. Büyük kampanyalar düzenleyip Fidel’in ansını karalamaya çalışıyorlar. Fidel düşmanları, o öldükten sonra bile onunla mücadele etmeye devam ediyorlar. Dünyanın her yerinde milyonlarca insanın Fidel’i anması, Fidel düşmanlarını endişelendiriyor. Hatta bu karalama kampanyası için tutulmuş siyasetçi ve gazeteciler var. Türkiye’de de var. Fidel karşıtı kampanyalar için tutulmuş kişiler bunlar. Türkiye’de karalayıcı yazılar yayınlayan gazetecilere verdiğimiz cevapta, ‘Fidel’e saygı göstermiyorsanız, bu ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal’e de saygı göstermiyorsunuz demektir. Çünkü Küba Devrimi’ni yapanlar, Mustafa Kemal’in yaptıklarından etkilendiler, bunu biliyoruz’ dedik. Bizim yanıtlarımızı yayınlamadılar.”
“İNSANLIK ONURU AÇISINDAN EN ZENGİN ÜLKEYİZ”
Küba Devrimi’ni karalayan kişilerin kaynaklarının Küba değil, emperyalist ülkelerin haber kanalları olduğunu vurgulayan Casals, “Evet, istediğimiz kalitede internetimiz yok belki. Ama çok iyi bir noktaya ulaşan, eşit ve ücretsiz eğitim ve sağlık sistemimiz var. Belki yoksul bir ülkeyiz ama insanlığın ulaşmasını istediğimiz insanlık onuru açısından zengin bir ülkeyiz. İnsanlık onuru, bize Fidel’in öğretiiği bir değerdir. Devrim mirasına sahip çıkacağız derken, işte kasdettiğimiz budur” dedi.
“Fidel Castro, Che Guevara, Mustafa kemal gibi liderlerin anısını kirletmeye çalışanların çok aptal olduğunu düşünüyorum” diyen Casals sözlerine şöyle devam etti:
Fidel’i kaybettiğimiz için üzülüyoruz ama ağlamak ve yas tutmak değil, onun ömrünü bir bölümüne tanıklık ettiğimiz için mutlu oluyoruz.”
KUZULUGİL: FİDEL’İ DEĞİL KOCA BİR ÜLKEYİ KONUŞUYORUZ
Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Mehmet Kuzulugil şunları söyledi:
“İki haftadır Fidel’i konuşuyoruz, Fidel’i düşünüyoruz, Fidel’i okuyor, Fidel’i dinliyoruz. Bir insan için bu kadarı gerçekten fazla. Belki ancak binlerce milyonlarca insan için mümkün bu. Ve aslında tastamam durum bu. Fidel’i değil, koca bir ülkeyi konuşuyoruz. Küba’yı. Bir insan bir ülkeyle bu kadar özdeşleşebilir mi? İki haftadır Küba hakkında yazılmış pek çok yeni yazı okudum. Fidel’di konu! Fidel’in ülkesinde eğitim, Fidel’in ülkesinde sağlık, Fidel’in ülkesinde devrim. Dünya tarihinde o ülkenin halkı için ‘ata’ ya da ‘baba’ sayılmış liderler vardır. O ülke için o isim sadece bir kurucu değil aynı zamanda bir kuruluş değeridir. Fidel’in Küba’sı için de durum böyle mi? Böyle değil! Çünkü Fidel sonsuzluğa yol alırken geride ‘kurduğu bir ülke’ bırakmadı. Kuruluşunda yer aldığı, önderlik ettiği, kendi kendisini kurmasını sağladığı bir ülke bıraktı. Bu Fidel’in ‘az şey yaptığı’ ya da ‘aslında ne yapıldıysa Küba halkı tarafından yapıldığı’ anlamına gelmiyor. Öncü bir kişiliği olduğu tartışılmaz. Küba halkı Fidel’de onun bütün potansiyellerini ortaya çıkartan, onu büyük başarılara, zaferlere ve en zor zamanlarda yenilmezliğe teşvik eden bir öncü lider buldu.”
“FİDEL, DAVASININ YORULMAZ TAŞIYICISIYDI”
Fidel hakkında söylenecek şeylerin söylenip yazıldığını belirten Kuzulugil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ölümü bizi bu büyük devrimci hakkında okumak, düşünmek için teşvik etti. Gerçekten bu da onun bir başka büyüklüğü. Ben önümüzdeki günlerde Fidel’i okumaya, anlamaya, onu düşünmeye zaman ayırmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ama Fidel’li ilgili benim kendi ‘son dersimi’ anlatmama da izin verin.
Devrimci, nesnel dünya ile, maddi gerçeklik ile, insanlığın maddi varlık koşulları ve zihinsel durumu ile çok gerçekçi, çok duyarlı ve evet kelimenin bir anlamıyla “bilimsel” bir bağlantı kuran, kendisini, kendi birikimini, bilgilerini ve konumunu bu bağlantı üzerinden sürekli yeniden üreten kişidir.
Ve fakat devrimci, dünya yıkılsa dönmeyeceği bir davası olan, bu davanın ‘gelişmelerle’, ‘yeni bilgilerle’ gözden geçirilemeyeceğini bilendir.
Devrimci, pratiktir. Somut durumlara somut yanıtlar üretmeyi, soyut ve hamasi ‘manevi zenginlikleri’ değil, somut kazanımları gözüne kestirir.
Ve fakat devrimci, ‘yüce değerlerin’ insanıdır. İnsanlığın ‘yüce değerlerinin’ küflü ve ikiyüzlü sözde kutsal metinlere hapsedilmesini de, onların çürük bir sorumsuzlukla reddedilmesini de kabullenmez.
Davasının yorulmaz bir taşıyıcıdır. Ve davasına sadıktır.
Devrimci. O Fidel’dir.
Büyük devrimciyi saygıyla selamlıyoruz.”