26.07.2023, ANKARA
Küba, İspanyol sömürgeciliği sonrası cumhuriyetin ilan edildiği 1902 yılından Devrimin gerçekleşeceği 1959 yılına kadar Amerikan kuklası hükümetler altında yönetildi. Bu hükümetler Küba halkının emeğini ülkeye çöreklenen sermaye sınıfına ve ABD emperyalizmine peşkeş çekti. Küba halkı bu baskı ve sömürü düzeninin değişmesi için büyük mücadeleler verdi, önemli grevler düzenledi. Ama seçimlerde bel bağladıkları siyasi partiler onları hep yarı yolda bıraktı. Büyük reform vaatleriyle iktidara gelen partiler sözlerini hiçbir zaman tutmadı. Bu kısa zaman diliminde gerek seçimler gerekse darbeler yoluyla 21 devlet başkanı gördü Küba halkı.
Fidel ve yoldaşlarını 26 Temmuz 1953’te Küba’nın en büyük askeri kışlası olan Moncada Kışlası’na baskınla başlayacak mücadeleye yönlendiren işte bu koşullar oldu. Başarısızlığa uğrayan onca demokratikleşme girişiminden önemli dersler çıkarmışlardı. Bu düzenin çarkları, her türlü demokrasi vaadine karşın egemenlerin çıkarlarına hizmet eden siyasi partileri iktidara taşıyordu. Reform yanlısı siyasi figürler samimi olsalar bile halkın talepleri ile sermaye sınıfının ve emperyalizmin çıkarları arasında sıkışıyor, dürüst olduğuna inanılan siyasetçiler hızla yozlaşıyordu. ABD’nin ve Kübalı sermaye sınıfının tahakkümü sürdüğü̈ müddetçe hiçbir siyasi parti azgelişmişlik, çürüme, işsizlik, hayat pahalılığı, ırk ayrımcılığı, cehalet gibi sorunları çözemeyecekti.
Halkın gerçek taleplerinin mevcut düzende asla karşılanamayacağını kavrayan Fidel ve yoldaşları, emekçi kitlelerle birlikte tarihte yeni bir sayfa açtı. Bu sayfaya altı yıl sonra altın harflerle devrim yazıldı.
Küba halkı yüzyıllardır uğrunda mücadele verdiği değerlere; eşitlik, adalet ve bağımsızlığa devrimle ulaştı. Küba toplumu kısacık bir zaman diliminde, eğitimde, sağlıkta, sosyal adalette tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir yol katetti, katetmeye devam ediyor. Bunu pandemi döneminde Küba’nın çocuklar için aşı üreten tek ülke olmasında görüyoruz. Bu sayede hastalık ve ölüm oranlarını sözde gelişmiş ülkelerin çok daha fazla altında tutabilmiş olmasında görüyoruz. Bunu geçtiğimiz yıl uygulamaya soktukları dünyanın en gelişkin aile yasasında görüyoruz. Tüm bunları, ABD’nin 60 yıldan uzun zamandır Küba’ya karşı uyguladığı ve pandemi döneminde canavarca kararlarla sıkılaştırdığı insanlık dışı abluka politikasına rağmen başardığını görüyoruz.
“Eşitsizliğin, sömürünün, savaşın kol gezdiği bir dünyada sosyalizmden aşağısı kurtarmaz” diyerek kendi yolunda ısrar eden Küba, abluka yüzünden bugün sosyalist blokun yıkılışı sonrasında ort
Bugün o yüzden Küba’nın devrim tarihini yad etmek yetmez; Küba halkının devrimci ideallere bağlılıkla sürdürdüğü bugünkü mücadelesini daha iyi anlamaya çalışacak ve anlatacağız. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçen ablukaya rağmen kendi örgütlü, dayanışmacı düzenini sürdürmekte kararlı olan Küba halkıyla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Küba’da yaşanan sorunların kaynağını sosyalizmde aramaya, yaşanan sıkıntıları Küba demokrasisine mal etmeye çalışanlara pabuç bırakmayacağız. Zorlukları kararlılık ve yaratıcılıkla aşmaya çalışan Küba’nın devrimci önderliği hakkında şüphe ve karamsarlık yayanları, onlar adına havlu atmaya kalkışanları ciddiye almayacağız.
Emperyalizmin tahakkümü altındaki bir dünyada sosyalizmin ayakta kalma, yol kat etme mücadelesi hiç bitmez. 1990’lardan bu yana sosyalizm bayrağını tek başına taşıyan Küba’da da çetin bir mücadele sürüyor; biz mücadelenin saflarında olacağız.
Küba Ulusal İsyan Günü kutlu olsun!
Yaşasın Küba Devrimi!
José Martí Küba Dostluk Derneği