Küba Devrimi’nin pek çok dönüm noktası var.
26 Temmuz 1953’te Fidel ve yoldaşlarının Moncada Kışlası’na baskın düzenlemesi, kuşkusuz, bunlardan biridir.
16 Ekim 1953’te Fidel’in muazzam bir özgüven ve devrime olan inançla bu baskın nedeniyle yargılandığı davada “Tarih beni aklayacaktır!” diye haykırması bir diğer dönüm noktasıdır.
12 Haziran 1955’te Moncada Kışlası Baskını’nı milat alan bir örgütlenme olarak kurulan 26 Temmuz Hareketi liderliğinin ilk toplantısını yapması da bir dönüm noktası sayılabilir.
7 Temmuz 1955’te Fidel ve Raul’ün ve diğerlerinin güç toplamak amacıyla Küba’dan Meksika’ya geçişleri de böyle bir dönüm noktasıdır. Fidel’in yola çıkmadan önce Bohemia isimli haftalık dergiye yazdığı şu satırlar bu yolculuğun önemini anlatır cinstendir:
Halkımıza açlığın ve despotizmin olmadığı onurlu bir yaşam hakkı ve özgürlük getirmeye hazır olduğumuzda döneceğiz.
Küba’nın en önemli tarihçilerinden olan José Cantón Navarro da “sürgün”e giderken Fidel’in şöyle dediğini aktarır:
Sivil mücadeleler için bütün kapılar kapandığından, 1868 ve 1895’tekilerden başka bir çözüm kalmadı. Marti’nin bir takipçisi olarak, haklarımız için diz çökmek değil onları zorla alma zamanımız geldi (…) Karayiplerde bir yerlerde olacağım. Böyle gezilerden tiranlığı boynunun vurulup ayaklar altına alınmasından başka bir amaçla dönülemez.
Bu dönüm noktalarından bir diğeri bu sürgünün bitişidir.
Bir buçuk yıl boyunca Meksika’da askeri bir disiplinle kendisini güçlendiren 26 Temmuz Hareketi liderliği, Küba’ya gitmek üzere bir askeri torpil gemisi satın alır. Ancak, ABD’de bir satıcıdan kaçak olarak satın alınan bu geminin Meksika’ya doğru yola çıkmasına yetkililer asla izin vermez. Hem gemiye yatırılan para hem de plan batmak üzeredir ki Fidel, Tuxpan Nehri kıyısında 1943 yapımı bir gezi yatının satılık olduğunu keşfeder. 13,25 metre uzunluğunda, 4,97 metre genişliğinde, 6 silindirli 6M4 tipi dizel motorlu ve ismi Granma yani “nine” olan ve pek de sağlam denilemeyecek eski bir yat… Yatın ABD’li sahibi Robert Erickson, kendisini büyüten ninesine ithafen yata bu ismi vermiştir. Yat satın alınır, tamir edilir. Sonra, “Nine” bir sabah, erken saatlerde 82 kişilik yolcusuyla birlikte Küba’ya doğru denize açılır. Tarih, 25 Ekim 1956’dır.
26 Temmuz sürgünlerinin Küba’ya 30 Ekim’de varması beklenmektedir. Hatta o gün için Fidel ve yoldaşlarının karaya çıkması ile çakışacak bir ayaklanma planı dahi yapılmıştır. Ayaklanma girişimi dev bir grevle desteklenmiş, Santiago de Cuba bir kaç saatliğine 26 Temmuz Hareketi’nin kontrolüne girmiştir. Ancak silah ve kişi sayısı bakımından diktatörlük güçleriyle karşılaştırılamayacak derecede zayıf olan devrimciler geri çekilir. Bu esnada, Granma‘nın da karaya çıkmadığı anlaşılır.
Ne olmuştu?
Fidel, Ignacio Ramonet’ye verdiği ve ardından kitaplaşan, yaşam öyküsünü anlattığı her devrimcinin okuması gereken muhteşem röportajda bu durumu şöyle anlatmaktadır:
Denize deneme amacıyla açıldığımızda hep boş tekne kullanmıştık. Denizcilik konusunda pek bilgili değildik ve Granma‘ya 82 kişi, üstüne de silahları, mühimmatı, yemek ve fazladan yakıtı eklediğinizde, gemi korkunç derecede yavaşladı. Dolayısıyla, 5 gün diye hesap ettiğimiz yolculuk 7 gün sürdü. Depoda sadece bir kaç parmak yakıtımız kalmıştı. Karaya planladığımızdan iki gün geç ulaştık.
En fazla yirmi kişi alabilecek olan yata 82 kişi ve Fidel’in saydığı “yolluk” yüklenince karaya iki günlük gecikme ile ulaşılır. Yani 2 Aralık 1956’da… Bundan tam 60 yıl önce. Bugün!
Bu nedenle 2 Aralık 1956 da bir diğer dönüm noktasıdır Küba Devrimi için. 2 Aralık’ta devrim, Küba’ya ayak basmıştır.
Granma’nın rotası
Devrimciler karaya çıkıyor
Küba’da Playa Las Coloradas’a varan Granma‘daki 82 kişi içinde Fidel’in yanı sıra Che, Raul ve gruba görece yeni katılmış bir işçi olan Camilo Cienfuegos gibi isimler bulunmaktadır.
Fidel, Raul ve Che
Belirledikleri takvimden geç Küba’ya varan Granma ve yolcuları, 30 Kasım’daki ayaklanmanın kendilerine sağlayacağı sis perdesinden de faydalanamamış olurlar ve kısa zaman içinde yerleri tespit edilir. Küba’ya varmalarının üzerinden henüz üç gün geçmiştir ki 5 Aralık’ta ağır bir saldırıya uğrarlar. Granma ile Meksika’dan denize açılan 82 kişiden sadece 12’si hayatta kalır.
Castro kardeşler, yaralı ve ağır kanaması olan Che, Camilo Cienfuegos, Juan Almeida, Efigenio Amejeiras, Ciro Redondo, Julio Díaz, Calixto García, Luis Crespo, Jose Ponce ve Universo Sanchez.
18 Aralık’ta muazzam bir darbe aldıktan sonra Sierra Maestra Dağları’nın iç kesimlerinde güçlükle yeniden bir araya gelen bu 12 kişiye Fidel şöyle der:
Bu savaşı kazanacağız. Kavgaya yeni başlıyoruz.
Granma yatı bugün Havana’daki Devrim Müzesi’nde sergilenmektedir. Aynı zamanda Küba Komünist Partisi’nin yayın organının adı da Granma‘dır.
Aytek Soner Alpan
http://haber.sol.org.tr/dunya/2-aralik-1956-devrimin-kubaya-ayak-bastigi-gun-177723